İşte, eğer aklın evhamda boğulmamışsa anlarsın ki,

•bir kelime-i kudreti, meselâ balarısını ekser eşyaya bir nevi küçük fihriste yapmak,

•ve bir sahifede, meselâ insanda şu kitab-ı kâinatın ekser meselelerini yazmak,

•hem bir noktada, meselâ küçücük incir çekirdeğinde koca incir ağacının programını derc etmek,

•ve bir harfte, meselâ kalb-i beşerde şu âlem-i kebirin safahâtında tecellî ve ihâta eden bütün esmânın âsârını göstermek,

•ve bir mercimek tanesi kadar mevki tutan kuvve-i hâfıza-i insaniyede bir kütüphane kadar yazı yazdırmak ve bütün hâdisât-ı kevniyenin mufassal fihristesini o kuvvecikte derc etmek, elbette ve elbette Hâlık-ı Külli Şeye has ve bu kâinatın Rabb-i Zülcelâline mahsus bir hâtemdir.

İşte, zîhayat üstünde olan pek çok hâtem-i Rabbânîden birtek hâtem böyle nurunu gösterse ve onun âyâtını şöyle okuttursa; acaba birden bütün o hâtemlere bakabilsen, görebilsen,
سُبْحَانَ مَنِ اخْتَفٰى بِشِدَّةِ ظُهُورِهِ 1 demeyecek misin?

DÖRDÜNCÜ LEM’A

Bak, şu semâvâtın denizinde yüzen ve şu zeminin yüzünde serpilen rengârenk mevcudata ve çeşit çeşit masnuata dikkat et. Göreceksin ki, herbiri üstünde Şems-i Ezelînin taklit kabul etmez turraları vardır. Nasıl hayatta sikkeleri, zîhayatta hâtemleri görünüyor ve bir ikisini gördük. İhyâ üstünde dahi öyle turraları vardır. Temsil, derin mânâları fehme yakınlaştırdığından, bir temsille şu hakikati göstereceğiz.

Meselâ, güneş, seyyarelerden tut, tâ katrelere kadar, tâ camın küçük parçalarına kadar ve karın parlak zerreciklerine kadar, şu güneşin cilve-i misaliyesinden ve in’ikâsından bir turrası ve güneşe mahsus bir eser-i nuranîsi görünüyor.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Her türlü kusurdan münezzehtir o Zat ki, şiddet-i zuhurundan gizlenmiştir.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âlem-i kebir : büyük âlem, kâinat
âsâr : eserler
âyât : ayetler, deliller
cilve-i in’ikâs : yansımadan ileri gelen görüntü
cilve-i misaliye : misalî görünüm
derc etmek : yerleştirmek
eser-i nuranî : nurlu, parlak eser
esmâ : isimler
fehm : anlayış
hâdisât-ı kevniye : yaratılışa ait hadiseler
hadsiz : sayısız
hakikat : gerçek
hakikî : gerçek, doğru
Hâlık-ı Külli Şey : herşeyin yaratıcısı olan Allah
has : özel
hâtem : mühür, damga
hâtem-i Rabbânî : herşeyin Rabbi olan Allah’ın mührü
ihâta : içine alma, kuşatma
ihyâ : diriltme, hayat verme
in’ikâs : yansıma
kâinat : evren, yaratılmış herşey
kalb-i beşer : insan kalbi
katre : damla
kuvve : duyu
kuvve-i hâfıza-i insaniye : insandaki hafıza duygusu, bellek
mahsus : özgü
maruz : tesiri altında olan
masnuat : san’at eseri varlıklar
mevcudat : varlıklar
mevki : yer
mufassal : ayrıntılı
mukabil : karşılık
münezzeh : arınmış, yüce
Rabb-i Zülcelâl : sonsuz heybet ve yücelik sahibi ve herşeyin Rabbi olan Allah
safahât : safhalar, gelişmeler
semâvât : gökler
seyyare : gezegen
sikke : madenî para gibi şeylerin üzerine vurulan damga, mühür
şeffaf : saydam, parlak
Şems-i Ezelî : Ezelî Güneş; bu tabir, herşeyi nurlandıran Allah için benzetme olarak kullanılır
şiddet-i zuhur : çok kuvvetli şekilde görünme
tabiî : kendiliğinden, doğal
tecellî : görünme, yansıma
tecellî-i aks : yansımanın görüntüsü
temsil : kıyaslama tarzında benzetme, analoji
turra : mühür, nişan
zemin : yer
zerrecik : atom, en küçük madde parçası
zîhayat : canlı
ziya : ışık
Yükleniyor...