Elhasıl: Herbirisi birer güneş olan Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ile Furkan-ı Ahkem ki;

Biri: Âlem-i Şehadetin lisanı olarak bin mu’cizat içinde bütün enbiya ve asfiyanın taht-ı tasdiklerinde İslâmiyet ve risalet parmaklarıyla işaret ederek bütün kuvvetiyle gösterdiği bir hakikati,

Diğeri: Âlem-i Gaybın lisanı hükmünde, kırk vücuh-u i’câz içinde, kâinatın bütün âyât-ı tekvîniyesinin taht-ı tasdiklerinde, hakkaniyet ve hidayet parmaklarıyla işaret edip bütün ciddiyetle gösterdiği aynı hakikati, acaba o hakikat, güneşten daha bâhir, gündüzden daha zâhir olmaz mı?

Ey dalâlet-âlûd mütemerrid insancık! HAŞİYE Ateşböceğinden daha sönük kafa fenerinle nasıl şu güneşlere karşı gelebilirsin, onlardan istiğnâ edebilirsin, üflemekle onları söndürmeye çalışırsın? Tuuuh, tuf senin o münkir aklına! Nasıl o iki lisan-ı gayb ve şehadet, bütün âlemlerin Rabbi ve şu kâinatın Sahibi namına ve Onun hesabına söyledikleri sözleri ve dâvâları inkâr edebilirsin? Ey biçare ve sinekten daha âciz, daha hakir! Sen necisin ki, şu kâinatın Sahib-i Zülcelâlini tekzibe yelteniyorsun?

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

HAŞİYE : Bu hitap, Kur’ân’ı kaldırmaya çalışanadır.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âciz : güçsüz
âlem : dünya
âlem-i gayb : görünmeyen alem
âlem-i şehadet : görünen alem
bâhir : açık, âşikar
biçare : çaresiz, zavallı
burhan : güçlü, mantıkî delil
dalâlet-âlûd : sapıklık ve inkârla bulaşık
elhasıl : özetle, sonuç olarak
hakikat : gerçek
hakir : hor ve değersiz
hakkalyakin : bizzat yaşayarak kesin bilgi edinme
hakkaniyet : doğruluk, gerçeklik
haşiye : dipnot, açıklayıcı not
hidayet : doğru ve hak yolu gösterme
ifaza : feyizlendirme
ilm-i yakîn : ilmî delillere dayanan kesin bilgi
istiğna etme : yüz çevirip bakmama, eldekini yeter bulma, tokgönüllülük
kat’iyet : kesinlik
Lâ ilâhe illâ Hû : Ondan başka ilâh yoktur
lisan-ı gayb ve şehadet : görünen ve görünmeyen âlemlerin dili
lisan-ı gayb : görünmeyen âlemin dili
mu’cizat : mu’cizeler
mukni : iknâ edici
mûnis : canayakın, dost
mücehhez : cihazlanmış, donanmış
münkir : inkârcı
mütemerrid : inatçı
risalet : peygamberlik
sadâ-yı semâvî : semâvî ses
Sahib-i Zülcelâl : büyüklük ve haşmet sahibi ve herşeyin sahibi Allah
taht-ı tasdikinde : doğrulaması, onayı altında
tekzib : yalanlama
ulvî : yüce, yüksek
vücuh-u i’câz : mu’cizelik yönleri
zâhir : açık, gözle görünür
Yükleniyor...