Hâtime

EY AKLI HÜŞYAR, kalbi müteyakkız arkadaş! Eğer şu Yirmi İkinci Sözün başından buraya kadar fehmetmişsen;

On İki Lem’ayı birden elinde tut; binler elektrik kuvvetinde bir sirac-ı hakikat bularak, Arş-ı Âzamdan uzatılıp gelen âyât-ı Kur’âniyeye yapış; burâk-ı tevfike bin, semâvât-ı hakaikte urûc et, arş-ı marifetullaha çık, اَشْهَدُ اَنْ لاَۤ اِلٰهَ اِلاَّ اَنْتَ وَحْدَكَ لاَ شَرِيكَ لَكَ 1 de.

لاَۤ اِلٰهَ اِلاَّ اللّٰهُ وَحْدَهُ لاَ شَرِيكَ لَهُ لَهُ اْلمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ يُحْيِى وَيُمِيتُ وَهُوَ حَىٌّ لاَ يَمُوتُ بِيَدِهِ الْخَيْرُ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ 2

diyerek, bütün mevcudat-ı kâinatın başları üstünde ve mescid-i kebir-i âlemde vahdâniyeti ilân et.

سُبْحَانَكَ لاَعِلْمَ لَنَاۤ اِلاَّ مَاعَلَّمْتَنَاۤ اِنَّكَ اَنْتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ 3

رَبَّنَا لاَ تُؤاَخِذْنَاۤ اِنْ نَسِينَاۤ اَوْ اَخْطَاْناَ رَبَّناَ وَلاَ تَحْمِلْ عَلَيْنَاۤ اِصْراً كَمَا حَمَلْتَهُ عَلَى الَّذِينَ مِنْ قَبْلِناَ رَبَّناَ وَلاَ تُحَمِّلْناَ مَالاَ طَاقَةَ لَناَ بِهِ وَاعْفُ عَنَّا وَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَاۤ اَنْتَ مَوْلٰينَا فَانْصُرْناَ عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ 4

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Senden başka hak mâbud olmadığına şehadet ederim. Sen birsin ve Senin hiçbir şerikin yoktur.
2 : Allah’tan başka ibadete lâyık hiçbir ilâh yoktur. O birdir. Onun hiçbir ortağı yoktur. Mülk Onundur. Her türlü hamd ve övgü de Ona aittir. Hayatı veren de, ölümü veren de Odur. O, kendisine ölümün hiçbir çeşidi hiçbir zaman ârız olmayan ezelî hayat sahibidir. Her hayır Onun elindedir. Onun kudreti herşeye yeter. (Bu hadisin kaynakları için bk. Söz Basım Yayın, Mektubat, sh. 317.)
3 : Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki Sen, ilmi ve hikmeti herşeyi kuşatan Alîm-i Hakîmsin. (Bakara Sûresi, 2:32.)
4 : Ey Rabbimiz! Unutur veya hataya düşer de bir kusur işlersek, bizi onunla hesaba çekme. Ey Rabbimiz! Bizden evvelkilere yüklediğin gibi bize de ağır vazifeler ve musibetler verme. Ey Rabbimiz! Bize güç yetiremeyeceğimiz şeyi de yükleme. Günahlarımızı affet. Bizi bağışla. Bize merhamet et. Bizim dostumuz ve yardımcımız Sensin. Kâfirler güruhuna karşı Sen bize yardım et. (Bakara Sûresi, 2:286.)
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âlem-i gayb : görünmeyen alem
âlem-i şehadet : görünen alem
Aleyhissalâtü Vesselâm : Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun
âyât-ı tekvîniye : kâinatta Allah’ın varlığına ve birliğine delil olan varlıklar
aynelyakin : gözle görerek kesin bilgi edinme
bâhir : açık, âşikar
biçare : çaresiz, zavallı
burhan : güçlü, mantıkî delil
dalâlet-âlûd : sapıklık ve inkârla bulaşık
elhasıl : özetle, sonuç olarak
enbiya : peygamberler
Furkan-ı Ahkem : doğruyu yanlıştan en hikmetli ve sağlam şekilde ayıran Kur’ân-ı Kerim
hakikat : gerçek, en hikmetli ve sağlam şekilde ayıran
hakir : hor ve değersiz
hakkalyakin : bizzat yaşayarak kesin bilgi edinme
hakkaniyet : doğruluk, gerçeklik
haşiye : dipnot, açıklayıcı not
hidayet : doğru ve hak yolu gösterme
ifaza : feyizlendirme
ilm-i yakîn : ilmî delillere dayanan kesin bilgi
istiğna etme : yüz çevirip bakmama, eldekini yeter bulma, tokgönüllülük
kâinat : evren, yaratılmış herşey
kat’iyet : kesinlik
Lâ ilâhe illâ Hû : Ondan başka ilâh yoktur
lisan-ı gayb ve şehadet : görünen ve görünmeyen âlemlerin dili
lisan-ı gayb : görünmeyen âlemin dili
mu’cizat : mu’cizeler
mukni : iknâ edici
mûnis : canayakın, dost
mücehhez : cihazlanmış, donanmış
münkir : inkârcı
mütemerrid : inatçı
Rab : herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri veren, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulunduran Allah
Resul-i Ekrem : Allah’ın en şerefli ve değerli elçisi olan Hz. Muhammed (a.s.m.)
risalet : peygamberlik
sadâ-yı semâvî : semâvî ses
Sahib-i Zülcelâl : büyüklük ve haşmet sahibi ve herşeyin sahibi Allah
taht-ı tasdikinde : doğrulaması, onayı altında
tekzib : yalanlama
ulvî : yüce, yüksek
vücuh-u i’câz : mu’cizelik yönleri
zâhir : açık, gözle görünür
Yükleniyor...