Amma şu zamanda, medeniyet-i Avrupa’nın tahakkümüyle, felsefe-i tabiiyenin tasallutuyla, şerâit-i hayat-ı dünyeviyenin ağırlaşmasıyla efkâr ve kulûb dağılmış, himmet ve inâyet inkısam etmiştir. Zihinler mâneviyâta karşı yabanîleşmiştir.

İşte bunun içindir ki, şu zamanda birisi, dört yaşında Kur’ân’ı hıfz edip âlimlerle mübahase eden Süfyan ibni Uyeyne olan bir müçtehidin zekâsında bulunsa, Süfyan’ın içtihadı kazandığı zamana nisbeten, on defa daha fazla zamana muhtaçtır. Süfyan on senede içtihadı tahsil etmişse, şu adam yüz seneye muhtaçtır ki tahsil edebilsin.

Çünkü, Süfyan’ın iptidâ-yı tahsil-i fıtrîsi, sinn-i temyiz zamanından başlar. Yavaş yavaş istidadı müheyyâ olur, nurlanır, herşeyden ders alır, kibrit hükmüne geçer. Amma onun naziri, şu zamanda, çünkü zihni felsefede boğulmuş, aklı siyasete dalmış, kalbi hayat-ı dünyeviyede sersem olmuş, istidadı içtihaddan uzaklaşmış. Elbette fünun-u hazırada tevağğulü derecesinde, istidadı içtihad-ı şer’î kabiliyetinden uzaklaşmış; ve ulûm-u arziyede tefennünü derecesinde, içtihadın kabulünden geri kalmıştır. Onun için, “Ben de onun gibi zekîyim, niçin ona yetişemiyorum?” diyemez ve demeye hakkı yoktur ve yetişemez.

DÖRDÜNCÜSÜ

Nasıl ki, bir cisimde, neşvünemâ için tevessü meyli bulunur. O meyl-i tevessü ise çünkü dahildendir vücut ve cisim için bir tekemmüldür. Fakat, eğer hariçte tevsi için bir meyil ise, o vücudun cildini yırtmaktır, tahrip etmektir, tevsi değildir.

Öyle de, İslâmiyetin dairesine Selef-i Salihîn gibi takvâ-yı kâmile kapısıyla ve zaruriyât-ı diniyenin imtisali tarikiyle dahil olanlarda meylü’t-tevessü ve irade-i içtihad bulunsa, o kemâldir ve tekemmüldür. Yoksa, zaruriyâtı terk eden ve hayat-ı dünyeviyeyi hayat-ı uhreviyeye tercih eden ve felsefe-i maddiye ile âlûde olanlardan olan o meylü’t-tevsi ve irade-i içtihad, vücud-u İslâmiyeyi tahrip ve boynundaki şer’î zincirini çıkarmaya vesiledir.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Yirmi Altıncı Söz / Sonraki Risale: Yirmi Sekizinci Söz
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

dahil : içeri
efkâr : fikirler, düşünceler
felsefe-i tabiiye : yaratılışı ve herşeyi tabiata dayandıran felsefe
fünun-u hazıra : günümüz ilimleri
hariç : dışarı
hayat-ı dünyeviye : dünya hayatı
hıfzetme : ezberleme
himmet : çalışma, gayret gösterme
içtihad : dinen kesin olarak belirtilmeyen bir konuda Kur’ân ve hadisten hüküm çıkarma
içtihad-ı şer’î : şeriat hükümlerine dayanarak yapılan içtihad
imtisal : uyma
inâyet : dikkat, gayret, özen
inkısam : bölünme, parçalanma
iptidâ-yı tahsil-i fıtrî : fıtrî, doğal öğrenimin başlangıcı
irade-i içtihad : içtihad etme arzusu, isteği
istidad : kabiliyet, yetenek
kemâl : kusursuzluk, mükemmellik
kulûb : kalpler
mazhar : sahip olma, erişme
medeniyet-i Avrupa : Avrupa medeniyeti
meyil : eğilim, yönelme
meylü’t-tevessü : genişleme eğilimi
mübahase : karşılıklı konuşma, fikir belirtme, sohbet
müçtehid : Kur’an ve sünnetten yola çıkarak hüküm ortaya koyan büyük İslâm âlimleri
müheyyâ : hazır
nazir : benzer
neşvünemâ : büyüme ve gelişme
nisbeten : kıyasla, oranla
nûrun alâ nûr : nur üstüne nur, iyiden de iyi
Selef-i Salihîn : ilk devir İslâm büyükleri
sinn-i temyiz : iyi ile kötüyü farketme yaşı olan yedi yaşı
şerâit-i hayat-ı dünyeviye : dünya hayatının şartları
tahakküm : zorla hükmetme, zorbalık
tahsil : elde etmek, öğrenmek
takvâ-yı kâmile : Allah’tan korkup emir ve yasaklarına titizlikle uyma
tarik : yol
tasallut : musallat olma, sataşma
tefennün : bir ilimde uzmanlaşma
tekemmül : mükemmelleşme, olgunlaşma
tevağğul : aşırı derecede dalma, meşgul olma
tevessü : genişleme, yayılma
tevsi : genişletme, yayma
ulûm-u arziye : insanların bilgi ve tecrübelerinin ürünü olan ilimler
zaruriyât : dince yapılması zorunlu işler, emirler
zaruriyât-ı diniye : dince yapılması zorunlu işler, emirler
Yükleniyor...