Bir nükte-i mühimme ve bir sırr-ı ehem


Şu âyet-i acîbe, insanın câmiiyet-i istidadı cihetiyle mazhar olduğu bütün kemâlât-ı ilmiye ve terakkiyât-ı fenniye ve havârık-ı sun’iyeyi “tâlim-i esmâ” ünvanıyla ifade ve tabir etmekte şöyle lâtif bir remz-i ulvî var ki:

Herbir kemâlin, herbir ilmin, herbir terakkiyâtın, herbir fennin bir hakikat-i âliyesi var ki, o hakikat bir ism-i İlâhîye dayanıyor. Pek çok perdeleri ve mütenevvi tecelliyâtı ve muhtelif daireleri bulunan o isme dayanmakla, o fen, o kemâlât, o san’at kemâlini bulur, hakikat olur. Yoksa, yarım yamalak bir surette, nâkıs bir gölgedir.

Meselâ, hendese bir fendir. Onun hakikati ve nokta-i müntehâsı, Cenâb-ı Hakkın ism-i Adl ve Mukaddir’ine yetişip, hendese âyinesinde o ismin hakîmâne cilvelerini haşmetiyle müşahede etmektir.

Meselâ, tıp bir fendir, hem bir san’attır. Onun da nihayeti ve hakikati, Hakîm-i Mutlakın Şâfî ismine dayanıp, eczahane-i kübrâsı olan rû-yi zeminde Rahîmâne cilvelerini edviyelerde görmekle, tıp kemâlâtını bulur, hakikat olur.

Meselâ, hakikat-i mevcudattan bahseden hikmetü’l-eşya, Cenâb-ı Hakkın (celle celâlühü) ism-i Hakîm’inin tecelliyât-ı kübrâsını müdebbirâne, mürebbiyâne eşyada, menfaatlerinde ve maslahatlarında görmekle ve o isme yetişmekle ve ona dayanmakla şu hikmet hikmet olabilir. Yoksa, ya hurafâta inkılâb eder ve mâlâyâniyât olur veya felsefe-i tabiiye misillü dalâlete yol açar.

İşte sana üç misal. Sair kemâlât ve fünunu bu üç misale kıyas et.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âyet-i acîbe : hayret ve şaşkınlık uyandırıcı âyet
câmiiyet-i istidad : kabiliyetin kapsamlılığı
celle celâlühü : Allah’ın şanı yücedir
cilve : görünüm, yansıma
dalâlet : hak yoldan sapkınlık, inançsızlık
eczahane-i kübrâ : en büyük eczane
edviye : devâlar, ilaçlar
eşya : şeyler, varlıklar
felsefe-i tabiiye : her şeyi tabiata dayandıran felsefe
fünun : fenler, ilimler
hakîmâne : hikmetli bir şekilde
Hakîm-i Mutlak : herşeyi belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde yaratan sınırsız hikmet sahibi Allah
haşmet : heybet, görkem
havârık-ı sun’iye : san’at harikaları
hendese : geometri
hurafât : hurafeler, batıl inanışlar
kemâlât-ı ilmiye : ilmî mükemmellikler
Kur’ân-ı Hakîm : sayısız hikmetleri içinde bulunduran Kur’ân
lâtif : güzel, hoş
mâlâyâniyât : anlamsız şeyler
maslahat : fayda, yarar
misillü : gibi
Mukaddir : herşeyi tam bir ölçü ile takdir edip yaratan Allah
müdebbirâne : tedbirli bir şekilde
mürebbiyâne : eğiterek
mütenevvi : çeşitli
nâkıs : eksik
nokta-i müntehâ : son nokta
nükte-i mühimme : önemli ince nokta, derin mânâ
Rahîmâne : merhametli bir şekilde
remz-i ulvî : yüce işaret
rû-yi zemin : yeryüzü
sırr-ı ehem : çok önemli sır
Şâfî : şifa veren Allah
tabir etmek : ifade etmek
tâlim-i esmâ : Hz. Âdem’e Allah tarafından isimlerin öğretilmesi
tecelliyât-ı kübrâ : en büyük tecelliler, yansımalar
terakkiyât-ı fenniye : bilimsel ilerlemeler
Yükleniyor...