Şu nüktelere binaen deriz ki: Resul-u Ekremin (a.s.m.) malûm olan ümmiyetiyle beraber, güya gayr-ı mukayyed olan ruh-u cevvâle ile tayy-ı zaman ederek, mâzinin a’mâk-ı hafâsına girerek hazır ve bizzat görmüş ve görüyor gibi Enbiya-yı Sâlifenin ahvallerini ve esrarlarını teşrih etmesiyle; bütün enzâr-ı âleme karşı öyle bir dâvâ-yı azîmede—ki bütün ezkiya-yı âlemin nazarlarını dikkate celbeder—bilâperva ve nihayet vüsûk ile müddeasına mukaddeme olarak o esrar ve ahvâlin ukad-i hayatiyeleri hükmünde olan esaslarını zikretmek ile beraber, Kütüb-ü Sâlifenin ittifak noktalarında musaddık ve ihtilâf noktalarında musahhih olarak, kasas ve ahvâl-i enbiyayı ve ümemi bize hikâyet etmesi, sıdk ve nübüvvetini intaç eder.

وَالَّذِى قَصَّ عَلَيْهِ الْقَصَصَ لِلْحِصَصِ وَسَيَّرَ رُوحَهُ فِى اَعْمَاقِ الْمَاضِى وَفِى شَوَاهِقِ الْمُسْتَقْبَلِ فَكَشَفَ لَهُ اْلاَسْرَارَ مِنْ زَوَايَا الْوَاقِعَاتِ اِنَّ نَظَرَهُ النَّقَّادَ اَدَقُّ مِنْ اَنْ يُدَلَّسَ عَلَيْهِ وَمَسْلَكَهُ الْحَقَّ اَغْنٰى مِنْ اَنْ يُدَلِّسَ عَلَى النَّاسِ 1

Evet, onun nur-u nazarına hayâl kendini hakikat gösteremez! Ve hak olan mesleği telebbüsden müstağnîdir.
• • •

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Ona bu kıssaları hikâye ederek ruhunu mâzinin derinliklerinde ve geleceğin şahikalarında gezdiren ve olayların karanlık köşelerindeki esrar perdesini onun için kaldırana yemin olsun ki, onun keskin gözü kendisini şaşırtmayacak kadar dikkatlidir. Ve onun hak olan mesleği ise insanları aldatmaktan uzaktır.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

a’mâk-ı hafâ : gizliliğin en derin dipleri
ahvâl : haller, durumlar
ahvâl-i enbiya : peygamberlerin halleri
bilâperva : pervasız ve korkusuz bir şekilde
binaen : bu sebepten dolayı, buna dayanarak
celbetme : çekme, üzerine toplama
dâvâ-yı azîme : büyük dava
Enbiya-yı Sâlife : Hz. Muhammed’den (a.s.m.) önce gelen peygamberler
enzâr-ı âlem : dünyadaki bütün insanların nazarları, bakışları, görüşleri
esrar : sırlar, gizli olan şeyler
ezkiya-yı âlem : dünyanın en zeki insanları
gayr-ı mukayyed : sınır altına alınamayan
hakikat : gerçek mahiyet, asıl, esas
hazır : önünde, yanında
ihtilâf noktaları : uyuşmazlık olan, hakkında ortak görüş bulunmayan noktalar
intaç etme : netice verme, sonuç olarak ortaya koyma
ittifak noktaları : ortak noktalar, ihtilâflı olmayan noktalar
kasas : kıssalar; Kur’ân-ı Kerimde zikredilen Peygamberler ve ümmetleriyle ilgili kıssalar, hikâyeler
kesbî olmadığını : çalışarak kazanılmış olmadığını
Kütüb-ü Sâlife : önceki peygamberlere Allah tarafından indirilen kutsal kitaplar; Tevrat, Zebur, İncil ve sayfalar
malûm : bilinen
mâzi : geçmiş zaman
muhalefet etme : karşıt görüş belirtme, zıt açıklamada bulunma
mukaddeme : başlangıç, önermenin öncülü
musaddık : tasdik eden, onaylayan
musahhih : yanlışları düzelten
musahhihane : yanlış birşeyi düzeltip doğrusunu yerine koyar bir şekilde
müddea : iddia ettiği ve insanlara sunduğu dava
müstağnî : üstün ve daha yüce konumda olan
nazar : görüş, bakış
nihayet : son derece
nur-u nazar : nurlu bakış, aydın görüş
nübüvvet : peygamberlik, elçilik
nükte : ince ve derin mânâ
Resul-u Ekrem : Allah’ın en şerefli ve değerli elçisi olan Hz. Muhammed (a.s.m.)
ruh-u cevvâle : sürekli hareket halinde olan ve çok hızlı hareket eden ruh
sıdk : doğruluk
tayy-ı zaman : zamanı aşma; çok uzun zamanı pek kısa bir sürede görme ve yaşama
tefevvuk : üstünlük, yücelik
telebbüs : birbirine karıştırma, gerçeği hayâl ile karıştırma ve birbirinden ayırt edememe
teşrih etme : detaylı olarak açıklama
ukad-i hayatiye : hayat düğümleri
ümem : ümmetler, milletler
ümmiyet : okur-yazar olmama, beşerî ilimleri tahsil etmemişlik
vüsûk : davasına olan güvenden kaynaklanan gönül rahatlığı
zikretmek : anmak, dile getirmek
Yükleniyor...