Dördüncü Şuâ

Asr-ı Saadete Müracaat

Yani, zaman-ı hâlin (yani, Asr-ı Saadetin) sayfasında dört nükte, bir noktayı nazar-ı dikkate almak gerektir.

Birincisi: Küçük bir âdet, küçük bir kavimde; veya zayıf bir haslet, kalil bir taifede; büyük bir hâkimin büyük bir himmetle kolaylıkla kaldırmadığını nazara alır isen; acaba gayet çok, tamamen müstemirre, nihayet derecede me’lûfe, çok da mütenevvia, tamamen râsiha olan âdât ve ahlâkı, nihayet kesir ve me’lûfâtına gayet müteassıb ve şedîdü’ş-sekîme olan bir kavmin a’mak-ı ervâhından (emrin azametine nisbeten) az fedâkârlıkla, kısa bir zamanda kal’ ve ref ettiğini; ve o âdât-ı seyyienin yerine başka âdât ve ahlâk fidanlarını gars etmesi ve defaten nihayet derecede tekemmül ettiklerini nazara alırsan ve dikkat edersen; hârikulâde olduğunu tasdik etmezsen, seni sofestaî defterinde yazacağım.

İkincisi: Şahs-ı mânevî hükmünde olan bir devletin nümüvv-ü tabiîsi hükmünde olan teşekkülü mütemehhildir. Ve devlet-i atikaya galebesi—ki ona inkıyad, tabiat-ı sâniye hükmüne girdiği için—tedricîdir. Öyle ise maddeten ve mânen hâkim, hem de gayet cesim bir devleti kısa bir zamanda teşkili, hem de düvel-i râsihaya def’î gibi galebe etmesi, mâneviyat ve ahvâlde câri olan âdâtın hârıkıdır.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âdât : âdetler, gelenekler
âdât-ı seyyie : kötü âdetler
âdâtın hârıkı : âdetlerin, kanunların olağanüstünü, bir mu’cize olarak gerçekleşmiş olanı
ahvâl : hâller
a'mak-ı ervâhından : ruhlarının en derin yerlerinden
Asr-ı Saadet : mutluluk çağı, Peygamber Efendimizin (a.s.m.) peygamber olarak dünyada bulunduğu dönem
câri olan : yürürlükte olan, cereyan etmekte olan
cesim : büyük, heybetli
def’î : birdenbire, kısa zamanda gerçekleşme
defaten : bir defada
devlet-i atika : eski devlet
düvel-i râsiha : köklü devletler; devlet geleneği ve teamülleri oturmuş olan devletler
emrin azameti : işin büyüklüğü
galebe : üstün gelme
gars etme : dikme, ekme
hârikulâde : olağanüstü
haslet : özellik
himmet : ciddi gayret, çaba
inkıyad : boyun eğme, itaat etme
kal' ve ref etme : kökünden söküp çıkarma, tamamen ortadan kaldırma
kalil : az
kavim : topluluk
maddeten ve mânen : maddî ve mânevî olarak
mâneviyat : mânevî olan şeyler
me’lûfât : alışkanlıklar, ülfet edilen şeyler
me'lûfe : alışıldık olan
müstemirre : devamlı, sürüp giden
müteassıb : çok katı ve tavizsiz bir şekilde savunan
mütemehhil : yavaş yavaş, aşamalı şekilde
mütenevvia : çeşitli, türlü, birbirlerinden faklı
nazara alma : dikkate alma, göz önünde bulundurma
nazar-ı dikkate almak : dikkate almak, göz önünde bulundurmak
nihayet kesir : son derece çok
nisbeten : oranla, kıyasla
nükte : ince ve derin mânâ)
nümüvv-ü tabiî : tabiî ve normal bir süreçte meydana gelen gelişme
râsiha : çok sert ve katı, güçlü bir şekilde yerleşmiş
sofestaî : Yaratıcıyı kabul etmemek için herşeyi, hatta kendisini dahi inkâr eden ve daima şüphe içinde kalmayı esas alan bir felsefî görüş sahibi
şahs-ı mânevî : bir topluluktan meydana gelen mânevî kişilik; tüzel kişilik
şedîdü’ş-sekîme : karşı koymaya muktedir, sebatlı ve çok güçlü
şuâ : ışık kaynağından çıkan ışık telleri, ışın
tabiat-ı sâniye : ikincil yapı; ikinci derecede kalan yapı, dünya görüşü
taife : topluluk
tasdik etme : onaylama, kabul etme
tedricî : aşama aşama, basamaklar halinde
tekemmül etme : mükemmelliğe ulaşma
teşekkül : şekil alma, kuruluş
teşkil : şekil alması, kuruluşu
zaman-ı hâl : içinde bulunulan zaman dilimi (Peygamber Efendimizin (a.s.m.) yaşadığı dönem
Yükleniyor...