Sual:HAŞİYE 1 Sâniin vücud ve vahdetine en vâzıh delil nedir?

Cevap: En parlak burhanı Muhammed’dir (a.s.m.). Ve Nübüvvet-i Ahmediyyenin en metin burhanı, nübüvvet-i mutlakadır.

Kâinatta bir hakikat varsa, nübüvvet vardır. Hilkatte nizam varsa, nübüvvet zaruridir.HAŞİYE 2

Zîrâ insanın vehm-âlud nazarına istikamet; ve tecavüzkâr kuvâ-yı selâsesine itidal; ve istidâdât-ı mâneviyesine inkişaf verecek İlâhî bir mürşid olabilir. O ise Nebîdir.

Dünyada bundan doğru ne haber olabilir ki; yüzbinler enbiya yüzbinler mu’cizat ile nübüvveti iddia etmişler. Mu’cizat ile isbat etmişler.

Nokta-i nübüvvette müttefik, selef halefe mübeşşir, halef selefe musaddık, asl-ı dinde müttehiddirler.

Öyle ise, cemi-i enbiyanın cemi-i mu’cizatı Hazret-i Muhammed’in (a.s.m.) bir mu’cizesi hükmündedir. Çünkü medar-ı nübüvvet ve enbiyaya “nebî” dedirttiren esaslar, Hazret-i Ahmed’de (Aleyhisselâm) daha ekmel bulunur.

Dünyada nebî varsa, o da nebîdir.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

HAŞİYE 1 : Sual eden Japon’dur.
HAŞİYE 2 : Karıncayı emirsiz, arıyı ya’subsuz bırakmayan Kudret-i Fâtıra, beşeri nebîsiz bırakmaz.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

Aleyhisselâm : Allah’ın selâmı onun üzerine olsun
asl-ı din : dinin temeli
beşer : insanlık
burhan : kesin delil, sarsılmaz kanıt
burhan-ı innî : olaylardan kanunlara, sonuçlardan sebeplere, eserden eseri yapana giden delil (dumanın ateşe delil olması gibi)
burhan-ı limmî : tümden gelim; kanunlardan olaylara, sebeplerden sonuçlara, eseri yapandan esere olan delil (ateşin dumana delâleti gibi)
emir : idareci, başkan
enbiya : peygamberler
hakikat : gerçek
halef : sonradan gelen, öncekilerin makam ve mevkiine geçenler
hilkat : yaratılış, kâinat
İlâhî : Allah’tan gelen
inkişaf verme : geliştirme, ortaya çıkarma
istidâdât-ı mâneviye : mânevî kabiliyetler ve yetenekler
istikamet : doğru yolda olma
itidal : mutedil olma, aşırılıklardan kaçınma
kelâm : söz, ifade, cümle
kelime-i şehâdet : “Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Hz. Muhammed’in onun kulu ve elçisi olduğuna şehadet ederim” ifadesi
Kudret-i Fâtıra : sonsuz güç ve iktidar sahibi olan ve herşeyi benzersiz güzellik ve mükemmellikte yaratan Allah
kuvâ-yı selâse : üç güç; gazap gücü, şehvet gücü, akıl gücü
metin : kesin ve sarsılmaz
mu’cizat : Allah’ın izniyle peygamberler tarafından ortaya konulup bir benzerini yapmakta başkalarını âciz ve hayrette bırakan olağanüstü hâller, fiiller, eserler
musaddık : tasdik eden, onaylayan
mübeşşir : müjdeci
Müellif : bu risaleyi telif eden, yazan Bediüzzaman Said Nursî
mürşid : doğru ve hak yolu gösteren
müttefik : bir noktada ittifak eden, söz birliği eden
müttehid : ittifak hâlinde olan, söz birliği eden
nazar : görüş, bakış açısı, göz
Nebî : Peygamber; Allah’ın elçisi; Hz. Muhammed (a.s.m.)
nizam : düzen
nokta-i nübüvvet : peygamberlik noktası, konusu
nübüvvet : peygamberlik, elçilik
Nübüvvet-i Ahmediyye : Hz. Muhammed’in (a.s.m.) peygamberliği
nübüvvet-i mutlaka : peygamberlik müessesi, genel olarak peygamberlik kurumu
Sâni : herşeyi mükemmel bir şekilde ve san’atla yaratan Allah
Sâni-i Zülcelâl : büyüklük ve haşmet sahibi olan ve herşeyi san’atlı bir şekilde yaratan Allah
selef : önceden gelenler, sonra gelenlerin makam ve mevkiinde bulunmuş olanlar
şâhid-i sâdık : doğruluğu hakkında şüphe olmayan şahid
tecavüzkâr : haddini aşan, başkalarının haklarına saldıran
tezkiye etme : hatâdan arındırma, temize çıkarma
ulûhiyet : ibadete ve itaat edilmeye lâyık olma, ilâhlık; Cenâb-ı Allah’ın ilâhlığı
vahdet : birlik
vâzıh : açık
vehm-âlud : vehimli, kuruntu dolu
vücud : varlık, var olma
ya’sub : arı beyi
zaruri : zorunlu
zâtiyle ve lisânıyla : kendi zâtı ve diliyle
Yükleniyor...