ALTINCI MESELE: Rivayette var ki, “Fitne-i âhirzaman o kadar dehşetlidir ki, kimse nefsine hâkim olmaz.” 1 Bunun için bin üç yüz sene zarfında emr-i Peygamberî ile bütün ümmet o fitneden istiâze etmiş, azab-ı kabirden sonra 2 مِنْ فِتْنَةِ الدَّجَّالِ.. مِنْ فِتْنَةِ اٰخِرِ الزَّمَانِ vird-i ümmet olmuş.

Allahu a’lem bissavab, bunun bir te’vili şudur ki: O fitneler nefisleri kendilerine çeker, meftun eder. İnsanlar ihtiyarlarıyla, belki zevkle irtikâp ederler. Meselâ, Rusya’da hamamlarda kadın-erkek beraber çıplak girerler. Ve kadın, kendi güzelliklerini göstermeye fıtraten çok meyyal olmasından, seve seve o fitneye atılır, baştan çıkar. Ve fıtraten cemâlperest erkekler dahi, nefsine mağlûp olup o ateşe sarhoşâne bir sürurla düşer, yanar. İşte dans ve tiyatro gibi o zamanın lehviyatları ve kebairleri ve bid’aları, birer câzibedarlıkla pervane gibi nefisperestleri etrafına toplar, sersem eder. Yoksa, cebr-i mutlakla olsa ihtiyar kalmaz, günah dahi olmaz.

YEDİNCİ MESELE: Rivayette var ki, “Süfyan büyük bir âlim olacak, ilimle dalâlete düşer. Ve çok âlimler ona tâbi olacaklar.”

Ve’l-ilmu indallah, bunun bir te’vili şudur ki: Başka padişahlar gibi ya kuvvet ve kudret veya kabile ve aşiret veya cesaret ve servet gibi vasıta-i saltanat olmadığı halde, zekâvetiyle ve fenniyle ve siyasî ilmiyle o mevkii kazanır ve aklıyla çok âlimlerin akıllarını teshir eder, etrafında fetvacı yapar. Ve çok muallimleri kendine taraftar eder ve din derslerinden tecerrüt eden maarifi rehber edip tâmimine şiddetle çalışır, demektir.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Süyûtî, el-Fethü’l-Kebîr: 1:315, 2:185, 3:9; el-Hâvî Li’l-Fetâva: 2:217; Ebû Abdullah Deylemî, Müsnedü’l-Firdevs: 1:266.
2 : “Mesih Deccalın fitnesinden... Ahirzaman fitnesinden... (Sana sığınıyoruz Allah’ım).” Buhari, Daavât: 37, 39, 44, 45, 46, Ezan: 149, Cenâiz: 88, Fiten: 26; Müslim, Mesâcid: 127, 128, 130-134; Müsned, 6:139.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Dördüncü Şuâ / Sonraki Risale: On Beşinci Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âlim : ilim ehli, bilgin
Allahu a’lem bissavab : en doğruyu Allah bilir
aşiret : aynı soydan gelenlerin oluşturduğu topluluk
azab-ı kabir : kabir azabı
bid’a : dinde olmayıp sonradan dine aykırı şekilde ortaya çıkan şeyler
câzibedarlık : çekicilik
cebr-i mutlak : tam, kesin baskı, tam diktatörlük
cemâlperest : güzelliğe düşkün
dalâlet : hak yoldan ayrılma, sapkınlık
emr-i Peygamberî : Peygamber Efendimizin emri
fıtraten : yaratılış gereği
fitne : bozgunculuk
fitne-i âhirzaman : dünyanın sonuna yakın dönemde ortaya çıkacak olan fitneler
hâkim : hükmeden
ihtiyar : irade, tercih
irtikâp etme : kötü iş işleme
istiâze : Allah’a sığınma
kabile : topluluk
kebâir : büyük günahlar
kudret : güç, kuvvet, iktidar
lehviyat : haram eğlenceler, oyunlar
mağlup : yenik düşen
meftun : düşkün, tutkun
meyyal : meyilli
nefis : insanı hazır, dünyevî zevk ve isteklere sevk eden duygu
nefisperest : nefsini seven, nefsinin arzularına düşkün
raiyet : halk, tabi olanlar
rivâyet : Peygamberimizden duyulan ve görülen şeylerin nakledilmesi
rükû : eğilmek
sarhoşâne : sarhoşçasına
serfüru : baş eğme
servet : zenginlik
Süfyan : Müslümanlar arasında çıkacak olan İslâm Deccalı
sürur : mutluluk, sevinç
tâbi : bağlı, uyan
tahayyül : hayal etme
te’vil : yorum
ubûdiyetkârâne : kulluk eder bir şekilde
ümmet : Peygamber Efendimize inanıp onun yolundan gidenler
vasıta-i saltanat : saltanat vasıtası, aracı
ve’l-ilmu indallah : gerçek bilgi ancak Allah katındadır
vird-i ümmet : İslâm ümmetinin sürekli tekrar ettiği dua
zarfında : içinde
Yükleniyor...