DÖRDÜNCÜ MESELE: Rivâyette var ki, “Âhirzamanda Allah Allah diyecek kalmaz.” 1

2 لاَ يَعْلَمُ الْغَيْبَ إِلاَّ اللّٰهُ bunun bir te’vili şu olmak gerektir ki: “Allah Allah Allah” deyip zikreden tekyeler, zikirhâneler, medreseler kapanacak ve ezan ve kàmet gibi şeâirde ismullah yerine başka isim konulacak demektir. Yoksa, umum insanlar küfr-ü mutlaka düşecekler demek değildir. Çünkü Allah’ı inkâr etmek, kâinatı inkâr etmek kadar akıldan uzaktır. Umum değil, belki ekser insanlarda dahi vukuunu akıl kabul etmez. Kâfirler Allah’ı inkâr etmiyorlar, yalnız sıfâtında hatâ ediyorlar.

Diğer bir te’vili şudur ki: Kıyamet kopmasının dehşetini görmemek için, mü’minlerin ruhları bir parça evvel kabzedilir. Kıyamet kâfirlerin başlarında patlar.

BEŞİNCİ MESELE: Rivayette vardır ki, “Âhirzamanda Deccal gibi bir kısım şahıslar ulûhiyet dâva edecekler ve kendilerine secde ettirecekler.” 3
Allahu a’lem, bunun bir te’vili şudur ki: Nasıl ki padişahı inkâr eden bir bedevî kumandan, kendinde ve başka kumandanlarda, hâkimiyetleri nisbetinde birer küçük padişahlık tasavvur eder. Aynen öyle de, tabiiyyun ve maddiyyun mezhebinin başına geçen o eşhas, kuvvetleri nisbetinde kendilerinde bir nevi rububiyet tahayyül ederler ve raiyetini kendi kuvveti için kendine ve heykellerine ubudiyetkârâne serfüru ettirirler, başlarını rükûa getirirler demektir.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Müslim, İmân: 234; Tirmizi, Fiten: 35; Müsned, 3:107, 201, 259.
2 : Gaybı ancak Allah bilir.
3 : el-Hâkim, el-Müstedrek, 4:508; İbn-i Kesîr, Nihayetü’l-Bidâye ve’n-Nihâye: 1:125, 126; Müsned, 4:20, 5:372
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Dördüncü Şuâ / Sonraki Risale: On Beşinci Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âhirzaman : dünya hayatının kıyamete yakın son devresi
Allahu a’lem : Allah en iyisini bilir
bedevî : çölde yaşayan, göçebe
dâva etmek : bir iddiayı savunmak
ekser : çoğunluk
eşhas : şahıslar
gılman : Cennette hizmet eden delikanlılar
hûri : Cennet kızı
inkâr : inanmama, kabul etmeme
ismullah : “Allah” lâfzı
kabzedilme : insanların ruhunun alınması
kâfir : Allah’ı veya Allah’ın bildirdiği kesin bir hükmü inkâr eden kimse
kamet : farz namaza durmadan önce okunan ezan
küfr-ü mutlak : her açıdan inkârcılığa düşmek
maddiyyun : materyalistler, her şeyi madde ile açıklamaya çalışanlar
medrese : ders görülen, ders okutulan yer
mezhep : tutulan yol, usul
mü’min : iman etmiş, Allah’a inanan
nevi : çeşit, tür
nisbet : ölçü, oran
rivâyet : Peygamberimizden duyulan ve görülen şeylerin nakledilmesi
rububiyet : Allah’ın bütün varlıklar üzerindeki malikiyet ve egemenliği, her varlığı yaratılış amacına hikmetle ulaştıran terbiyesi
suret : biçim, şekil
şeâir : İslâma sembol olmuş iş ve ibadetler
tabiiyyun : tabiatçılar, her şeyin tabiatın tesiriyle meydana geldiğini iddia edenler
tasavvur : düşünme, zihinde şekillendirme, tasarlama
te’vil : yorum
tekye : Allah’ın zikredildiği yer
ulûhiyet : ilâhlık
umum : bütün
vuku : gerçekleşme, meydana gelme
zikir : Allah’ı anmak
zikirhane : Allah’ın anıldığı yer
Yükleniyor...