ON BEŞİNCİ MESELE: Ye’cüc ve Me’cüc hâdisâtının icmali Kur’ân’da olduğu gibi, rivayette bir kısım tafsilât var. Ve o tafsilât ise, Kur’ân’ın muhkematından olan icmali gibi muhkem değil, belki bir derece müteşabih sayılır. Onlar te’vil isterler. Belki râvîlerin içtihadları karışmasıyla, tabir isterler.

Evet, 1 لاَ يَعْلَمُ الْغَيْبَ إِلاَّ اللّٰهُ bunun bir te’vili şudur ki: Kur’ân’ın lisan-ı semâvîsinde “Ye’cüc” ve “Me’cüc” namı verilen Mançur ve Moğol kabileleri, eski zamanda Çin-i Maçin’den bir kısım başka kabileleri beraber alarak kaç defa Asya ve Avrupa’yı hercümerc ettikleri gibi, gelecek zamanlarda dahi dünyayı zîr ü zeber edeceklerine işaret ve kinayedir. Hattâ şimdi de komünistlik içindeki anarşistin ehemmiyetli efradı onlardandır.

Evet, ihtilâl-i Fransevîde hürriyetperverlik tohumuyla ve aşılamasıyla sosyalistlik türedi, tevellüd etti. Ve sosyalistlik ise bir kısım mukaddesatı tahrip ettiğinden, aşıladığı fikir, bilâhare bolşevikliğe inkılâp etti. Ve bolşeviklik dahi çok mukaddesat-ı ahlâkiye ve kalbiye ve insaniyeyi bozduğundan, elbette, ektikleri tohumlar hiçbir kayıt ve hürmet tanımayan anarşistlik mahsulünü verecek. Çünkü kalb-i insanîden hürmet ve merhamet çıksa, akıl ve zekâvet, o insanları gayet dehşetli ve gaddar canavarlar hükmüne geçirir; daha siyasetle idare edilmez. Ve anarşistlik fikrinin tam yeri ise, hem mazlum kalabalıklı, hem medeniyette ve hâkimiyette geri kalan çapulcu kabileler olacak. Ve o şeraite muvafık insanlar ise, Çin-i Maçin’de kırk günlük bir mesafede yapılan ve Acaib-i Seb’a-i Âlemden birisi bulunan Sedd-i Çinînin binasına sebebiyet veren Mançur ve Moğol ve bir kısım Kırgız kabileleridir ki, Kur’ân’ın mücmel haberini tefsir eden Zât-ı Ahmediye (Aleyhissalâtü Vesselâm) mu’cizâne ve muhakkikane haber vermiş.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Gaybı ancak Allah bilir.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Dördüncü Şuâ / Sonraki Risale: On Beşinci Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

Acaib-i Seb’a-i Âlem : dünyanın yedi harikası
Aleyhissalâtü Vesselâm : Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun
Aleyhisselâm : Allah’ın selâmı onun üzerine olsun
bilâhere : daha sonra
çapulcu : başkasının malını çalan, talan edip yağmalayan
efrad : fertler, bireyler
ehemmiyet : değer, önem
gaddar : acımasız, çok zulmeden
gayet : çok
hercümerc etme : alt üst etme, yıkıp bozma
hükmüne geçmek : bir şeyle aynı hükmü almak
hürmet : saygı
hürriyetperverlik : hürriyetçilik
inkılâp etme : değişme, dönüşme
kabile : topluluk
kalb-i insanî : insan kalbi
kinaye : bir anlamı üstü kapalı olarak ifade etme
lisan-ı semâvî : semavî lisan, İlâhî dil
mahsul : ürün
mazlum : zulme uğrayan
merhamet : acıma, şefkat
mucizâne : mu’cizeli bir şekilde
muhakkikane : bir bilgiyi en ince ayrıntılarına kadar araştırarak elde etme
mukaddesât : kutsal değerler
mukaddesat-ı ahlâkiye : ahlâka dayanan mukaddes şeyler
muvafık : lâyık, uygun
mücmel : kısa, özet
münasebet : bağlantı, ilgi
nam : ad, isim
rivâyet : Peygamberimizden duyulan ve görülen şeylerin nakledilmesi
şerait : şartlar
tahrip : yıkma, yok etme
te’vil : yorum
tefsir eden : yorumlayan
tevellüd : doğum, doğma
Zât-ı Ahmediye : Peygamber Efendimizin (a.s.m.) kendi zâtı
zekâvet : zeki oluş, kurnazlık
zir ü zeber etme : alt üst etme, yıkıp bozma
Yükleniyor...