RESAİLİ’N-NUR’A İŞARET EDEN İKİNCİ ÂYET

1 فَاسْتَقِمْ كَمَا اُمِرْتَ âyet-i meşhuresidir ki, 2 شَيَّبَتْنِى سُورَةُ هُودٍ hadîsinin vürûduna sebep olmuş. اِسْتَقِمْ كَمَا اُمِرْتَ’nin işareti Sekizinci Lem’a’da tafsilen beyan edildiği gibi, Sûre-i Hûd’da 3 فَمِنْهُمْ شَقِىٌّ وَسَعِيدٌ (ilâ âhirihi) âyetinin iki kuvvetli işaret veren sahifesinin mukàbilindeki gayet meşhur bir âyetidir. Makam-ı cifrîsi bin üç yüz üç (1303) ederek, hem Sûre-i Şûrâ’nın ikinci sahifesinde 4 وَاسْتَقِمْ كَمَا اُمِرْتَ ise, bin üç yüz dokuz (1309) ederek o tarihte umum muhatapları içinde birisine, hususan Kur’ân hesabına iltifat edip istikametle emreder ki, birinci tarih ise, Resâili’n-Nur Müellifinin Risale-i Nur’u netice veren ulûmun tahsiline başladığı tarihtir. Ve ikinci âyetin tarihi ise, o müellifin harika bir surette, pek az bir zamanda ilimce tekemmül etmesi, tahsilden tedrise başladığı ve üç ayda ve bir kış içinde, on beş senede medresece okunan yüz kitaptan ziyade okuduğu ve o zamanın o muhitte en meşhur ulemasının yanında, o üç ayın mahsulü on beş senesinin mahsulü kadar netice verdiği çok mükerrer imtihanlarla HAŞİYE ve hangi ilimden olursa olsun sorulan her suale karşı cevab-ı savab vermekle isbat ettiği aynı tarihe tam tamına tevafukla remzen Risale-i Nur’un istikametine bir işarettir.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol.” Hûd Sûresi, 11:112.
2 : “Hûd Sûresi beni ihtiyarlattı.” Tirmizî, Tefsîr-i Sûret-i 56; el-Hâkim, el-Müstedrek, 2:343.
3 : “O gün insanlardan şakîler ve saidler vardır.” Hûd Sûresi, 11:105.
4 : “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol.” Şûrâ Sûresi, 42:15.
HAŞİYE : Bu beyanat-ı medhiye Said’e ait değildir. Belki Kur’ân’ın bir tilmizini, bir hâdimini “Said” (r.a.) lisanıyla ve hâliyle târif eder, tâ hizmetine itimad edilsin.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Beşinci Şuâ / Sonraki Risale: Sekizinci Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âyet-i meşhure : meşhur âyet
beyan edilmek : açıklanmak
beyanat-ı medhiye : övgü dolu ifadeler, açıklamalar
cevab-ı savab : doğru cevap
gayet : son derece
hâdim : hizmetkâr
hadis : Peygamber Efendimizin (a.s.m.) mübarek söz, fiil ve hareketi veya onun onayladığı başkasına ait söz, iş veya davranış
haşiye : dipnot
hususan : özellikle
ilâ âhirihi : sonuna kadar
iltifat : önem ve değer vererek; lütûfla hitap ve muâmele etme
İsm-i Hayy ve Kayyûm : gerçek hayat sahibi olan, her canlıya hayat veren, her şeyi Kendi varlığıyla ayakta tutan ve varlıklarını devam ettiren Allah’ın ismi
istikamet : doğruluk
itimad : güvenme
lisan : dil
mahsul : ürün
makam-ı cifrî : bir cümlenin cifir ilmi açısından konumu, sayısal değeri
muhit : çevre
mukàbilinde : karşısında
müellif : yazar
mükerrer : tekrarlanan
nükte : ince ve derin mânâ
remzen : işaret halinde
Sûre-i Hûd : Kur’ân-ı Kerimin 11. sûresi
Sûre-i Şûrâ : Kur’ân-ı Kerimin 42. sûresi
suret : biçim, şekil
tafsilen : ayrıntılı olarak
tahsil : ilim öğrenme
tasdik : doğrulama, onaylama
tedris : eğitim, öğretim
tekemmül : olgunlaşma, tamamlanma
tevafuk : denk gelme, uygun düşme
tilmiz : öğrenci
ulema : âlimler
ulûm : ilimler
umum : bütün
vürûd : gelme, söylenme
ziyade : çok, fazla
Yükleniyor...