Birisi şudur ki: Risalei’n-Nur’un müstesna bir hassaism-i Hakem ve Hakîmin mazharı olup bütün safahatında, mebahisinde nizam ve intizam-ı kâinatın ayinesinde ism-i Hakem ve Hakîmin cilveleri olan hikmet-i kudsiyeyi ve hikemiyat-ı Kur’âniyeyi ders veriyor. Mevzuu ve neticesi hikmet-i Kur’âniyedir.

İkinci emâre: Birinci âyet, bin üç yüz yirmi iki (1322) ederek makam-ı ebcedî ile Risalei’n-Nur Müellifinin doğrudan doğruya ulûm-u âliyeden اٰلِيَه başını kaldırıp hikmet-i Kur’âniyeye müteveccih olarak hâdimü’l-Kur’ân vaziyetini aldığı tarihtir ki, bir sene sonra İstanbul’a gitmiş, mânevî mücahedesine başlamış.

İkinci âyet ise, makam-ı cifrîsi bin üç yüz iki (1302) ederek Risale-i Nur Müellifinin Kur’ân dersini aldığı tarihe tam tamına tevafukla remzen Kur’ân’ın bâhir bir burhanı olan Resâili’n-Nur’a bakar.

Üçüncü âyet ise, bin üç yüz otuz sekiz (1338) olduğundan, hikmet-i Kur’âniyeyi Avrupa hükemasına karşı parlak bir surette gösterebilen ve gösteren Risalei’n-Nur Müellifi Dârü’l-Hikmeti’l-İslâmiyede hikmet-i Kur’ânîyeyi müdafaa etmekle, hattâ İngilizin Başpapazı sual ettiği ve altı yüz (600) kelimeyle cevap istediği altı sualine altı kelimeyle cevap vermekle beraber inzivaya girip bütün gayretiyle Kur’ân’ın ilhamatından Risale-i Nur’un meselelerini iktibasa başladığı aynı tarihe tam tamına tevafukla remzen bakar.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Beşinci Şuâ / Sonraki Risale: Sekizinci Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

bâhir : ap açık, âşikar
burhan : delil
cilve : görüntü, yansıma
emâre : belirti, işaret
hâdimü’l-Kur’ân : Kur’ân’ın hizmetçisi, hizmetkârı
Hakîm : herşeyi belirli maksat ve gayelere uygun ve tam yerli yerinde yaratan, hikmet sahibi Allah
hassa : nitelik, özellik
hikemiyat-ı Kur’âniye : Kur’ân’daki hikmetler, hikmetli meseleler
hikmet-i kudsiye : mukaddes, kusursuz ve eksiksiz hikmet
hikmet-i Kur’âniye : Kur’ânî hikmet
hükema : âlimler, filozoflar, felsefeciler
iktibas : alıp aktarma
ilhamat : ilhamlar
intizam-ı kâinat : kâinattaki düzenlilik
inziva : yalnız başına bir yere çekilip dünya işleriyle uğraşmama
ism-i Hakem : haklıyı haksızı ayıran, hükmeden, hükümlerinde zulüm bulunmayan ve her hakkı yerine getiren hüküm sahibi mânâsında Allah’ın ismi
makam-ı cifrî : âyetin cifir açısından konumu, sayısal değeri
makam-ı ebcedî : âyetin ebced yönü; âyetteki harflerin taşıdığı sayı değerleri açısından konumu, yeri
mazhar : ayna, görünme yeri
mebahis : konular
mevzu : konu, bahis
mücahede : mücadele, cihad
müellif : yazar
müteveccih : yönelme
nizam : düzen
remzen : işareten
safahat : safhalar, dönemler, aşamalar
Sûre-i Âl-i imrân : Kur’ân-ı Kerimin 3. sûresi
Sûre-i Nisâ : Kur’ân-ı Kerimin 4. sûresi olan Nisâ Sûresi
suret : biçim, şekil
tevafuk : denk gelme, uygun düşme
ulûm-u âliye : yüksek ilimleri anlamaya yarayan mantık, gramer gibi âlet ilimleri
Yükleniyor...