YİRMİNCİ ÂYET: 1 وَنُنَزِّلُ مِنَ الْقُرْاٰنِ مَاهُوَ شِفَاءٌ وَرَحْمَةٌ لِلْمُؤْمِنِينَ

Şu âyet-i azîme sarîhan Asr-ı Saadette nüzûl-ü Kur’ân’a baktığı gibi sair asırlara dahi mânâ-yı işârîsiyle bakar. Ve Kur’ân’ın semasından ilhâmî bir surette gelen şifadar nurlara işaret eder.

İşte, doğrudan doğruya tabib-i kulûb olan Kur’ân-ı Hakîmin feyzinden ve ziyasından iktibas olunan Risaletü’n-Nur, benim çok tecrübelerimle umum mânevî dertlerime şifa olduğu gibi, Resâili’n-Nur şakirtleri dahi tecrübeleriyle beni tasdik ediyorlar. Demek Resâili’n-Nur bu âyetin bir mânâ-yı işârîsinde dahildir.

Ve bu duhulüne bir emare olarak, 2 مَاهُوَ شِفَاءٌ وَرَحْمَةٌ لِلْمُؤْمِنِينَ’nin makam-ı cifrisî 1339 ederek, aynı tarihte Kur’ân’dan ilham olunan Resâili’n-Nur bu asrın mânevî ve müthiş hastalıklarına şifa olmakla meydana çıkmaya başlamasından, bu âyet ona hususî remzettiğine bana kanaat veriyor. Ben kendi kanaatimi yazdım; kanaate itiraz edilmez.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Biz Kur’ân’dan mü’minler için bir şifâ ve rahmet olan şeyi indiriyoruz.” İsrâ Sûresi, 17:82.
2 : “Mü’minler için bir şifâ ve rahmet olan şey...” İsrâ Sûresi, 17:82.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Beşinci Şuâ / Sonraki Risale: Sekizinci Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

Asr-ı Saadet : Peygamberimiz (a.s.m.) yaşadığı dönem, mutluluk asrı
âyet-i azîme : büyük ve yüce âyet
duhul : girme, dahil olma
efrad-ı kesire : birçok fertler; birçok mânâlar
emare : belirti, iz
feyz : ilham, bereket, ilim bolluğu
hengâm : ân, zaman
hususî : özel
hürriyet inkılâbı : 1908’de II. Meşrutiyetin ilân edilmesi ile eski sistemde yapılan değişiklikler
iktibas : alıntı, alınma
ilhâm : Allah tarafından insanın kalbine indirilen mânâ
îma : gizli işaret
istiğfar : af dileme, tevbe
Kur’ân-ı Hakîm : her âyet ve sûresinde sayısız hikmet ve faydalar bulunan Kur’ân
makam-ı cifrî : harflere sayı değerleri yüklenerek ulaşılan netice, sayısal değer
mânâ-yı işârî : işaret edilen mânâ
mâsadak : bir söz veya hükmü doğrulayan husus, doğrulayıcı
neş’et etmek : meydana gelmek
nüzûl-ü Kur’ân : Kur’ân’ın indirilmesi
remzen : işaret ederek
remzetmek : işaret etmek
sair : diğer, başka
sarîhan : açıklıkla
sema : yücelik
şakirt : öğrenci, talebe
şifadar : şifa veren, şifalı
tabib-i kulûb : kalplerin doktoru
tasdik : doğrulama, onaylama
tezahür : görünme, ortaya çıkma
umum : bütün
ziya : ışık
zulümât : zülümler, karanlıklar
Yükleniyor...