Birinci nokta: Hadîste vârid olduğu gibi, “Herbir âyetin mânâ mertebelerinde bir zâhiri, bir bâtını, bir haddi, bir muttalaı vardır. Bu dört tabakadan herbirisinin hadîsçe 1 شُجُونٍ وَغُسُونٍ tâbir edilen fürûatı, işârâtı, dal ve budakları vardır” meâlindeki hadîsin hükmüyle, Kur’ân hakkında nazil olan bu âyet-i kudsiye fer’î bir tabakadan ve bir mânâ-yı işârîsiyle de Kur’ân ile münasebeti çok kuvvetli bir tefsirine bakmak, şe’nine bir nakîse değil, belki o lisanü’l-gaybdaki i’câz-ı mânevîsinin muktezasıdır.

İkinci nokta: Bir tabakanın mânâ-yı işârîsinin külliyetindeki efradının bu asırda tezahür eden ve münasebeti pek kuvvetli bir ferdi Risaletü’n-Nur olduğunu, onu okuyan herkes tasdik eder. Evet, ben Risaletü’n-Nur’un has şakirtlerini işhad ederek derim:

Risaletü’n-Nur sair telifat gibi ulûm ve fünundan ve başka kitaplardan alınmamış. Kur’ân’dan başka me’hazı yok, Kur’ân’dan başka üstadı yok, Kur’ân’dan başka mercii yoktur. Telif olduğu vakit hiçbir kitap müellifinin yanında bulunmuyordu. Doğrudan doğruya Kur’ân’ın feyzinden mülhemdir ve semâ-i Kur’âniden ve âyâtının nücûmundan, yıldızlarından iniyor, nüzul ediyor.

Üçüncü nokta: Resâili’n-Nur baştan başa ism-i Hakîm ve Rahîmin mazharı olduğundan, bu üç âyetin âhirleri ism-i Hakîm ile ve gelecek yirmi beşinci dahi Rahmân ve Rahîm ile bağlamaları münasebet-i mâneviyeyi cidden kuvvetlendiriyor. İşte bu kuvvetli münasebet-i mâneviyeye binaen deriz ki: تَنْزِيلُ الْكِتَابِ cümlesinin sarîh bir mânâsı;..

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Her bir âyetin mânâ mertebeleri vardır; zâhirî (açık), bâtınî (açık ve görünür mânâsının içindeki, ehlinin anlayabileceği mânâ), haddi (kapsamı) ve muttala’ı (anlam çerçevesi) vardır. Bu dört mânâ tabakasından herbirinin de fürûatı (detayları), işaretleri, dalları ve ayrıntıları vardır.” (bk. Ebû Yâ’lâ, el-Müsned 9:287; et-Taberânî, el-Mu’cemü’l-Evsat 1:236.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Beşinci Şuâ / Sonraki Risale: Sekizinci Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âhir : son
Asr-ı Saadet : Peygamberimiz (a.s.m.) yaşadığı dönem, mutluluk asrı
âyât : âyetler
âyet-i kudsiye : kutsal âyet
binaen : dayanarak
efrad : fertler, bireyler
fer’î : esasa ait olmayan, ayrıntı
feyz : ilham, bereket, ilim bolluğu
fünun : fenler
âyât-i azîme : büyük ve yüce âyetler
Barla karyesi : Barla köyü
bâtın : iç mânâ
beyan : açıklama
dergâh-ı ilâhiye : Allah’ın yüce katı
emare : belirti, iz
esrar : sırlar
fevkalâde : olağanüstü
hadd : son sınır
hadis : Peygamber Efendimizin (a.s.m.) mübarek söz, fiil ve hareketi veya onun onayladığı başkasına ait söz, iş veya davranış
hayr : iyilik, güzel iş
hususan : özellikle
hususî : özel
ihtar : hatırlatma, uyarı
iltica : sığınma
intişar : yayılma
izah : açıklama
kuvve-i mâneviye : mânevi güç, moral
makam-ı cifrî : harflere sayı değerleri yüklenerek ulaşılan netice, sayısal değer
mânâ-yı remz : gizli bir şekilde işaret edilen mânâ
merkez-i intişar : yayılma merkezi
meyusiyet : ümitsizlik
mukàbil : karşı
muttala’ : başlangıç sınırı
müellif : yazar
Rabb-i Rahîm : rahmetinin çok özel tecellîleri olan ve herşeyi terbiye ve idare eden Allah
remzetmek : işaret etmek
Sûre-i Ahkâf : Kur’ân-ı Kerimin 46. sûresi olan Ahkâf Sûresi
Sûre-i Câsiye : Kur’ân-ı Kerimin 45. sûresi olan Câsiye Sûresi
Sûre-i Zümer : Kur’ân-ı Kerimin 39. sûresi olan Zümer Sûresi
şakirt : öğrenci, talebe
tebdil : değiştirme, dönüştürme
tekellüf : zahmet
telif : yazma, kaleme alma
vârit : gelen, ulaşan, buyurulan
zâhir : dış mânâ
ziyade : çok, fazla
fürûat : ayrıntılar, şubeler
i’câz-ı mânevî : mânevî mu’cizelik
ism-i Hakîm : Allah’ın her şeyi hikmetle yaptığını bildiren ismi
işârât : işaretler
işhad : şahid gösterme
Kitâb-ı Mübîn : herşeyi açıkça beyan eden kitap, Kur’ân-ı Kerim
külliyet : fertlerden oluşan topluluk hâli, kapsamlılık, bütünlük
lisanü’l-gayb : gayb âleminin dili, terminolojisi
mânâ-yı işârî : işaret edilen mânâ
mazhar : ayna, görünme yeri
me’haz : kaynak
merci : kaynak, başvurulacak yer
mukteza : bir şeyin gereği
müellif : yazar
mülhem : ilham olunmuş
münasebet : bağlantı, ilişki
münasebet-i mâneviye : mânevî ilişki, bağlantı
nakîse : eksiklik, noksanlık, kusurluluk
nazil olmak : inmek
nücûm : yıldızlar
nüzul : inme, iniş
Rahîm : rahmeti herbir varlıkta tecelli eden sonsuz şefkat ve merhamet sahibi Allah
Rahmân : rahmeti herşeyi kaplayan ve şefkatle bütün yaratıkların rızkını veren Allah
sair : diğer, başka
sarîh : açık
semâ-i Kur’ânî : Kur’ân’ın semâsı; Kur’ân’ın yüce makam ve mânâsı
şakirt : öğrenci, talebe
şe’n : hâl, özellik, nitelik
tâbir : adlandırma
tasdik : doğrulama, onaylama
tefsir : açıklama, yorum
telif : yazma, kaleme alma
telifat : yazmalar, eserler
tezahür : görünme, ortaya çıkma
ulûm : ilimler
vahy : Allah tarafından peygambere bildirilen emirler ve ona ilham olunan şeyler
Yükleniyor...