Evet, biz bakıyoruz, görüyoruz ki, kanda herbir zerre o kadar muntazam ve çok vazifeleri görüyor ki, yıldızlardan geri kalmıyor. Ve kanda bulunan herbir küreyvât-ı hamrâ ve beyzâ, o derece şuurkârâne ceset için muhafaza ve iaşe hususunda öyle işleri görüyor ki, en mükemmel erzak memurlarından ve muhafaza askerinden daha mükemmeldir.

Ve cisimdeki hüceyrelerinin herbirisi o derece muntazam muamelâta ve vâridat ve sarfiyata mazhardır ki, en mükemmel bir cesetten ve bir saraydan daha mükemmel idare edilir.

Ve hayvanatın ve nebatatın her bir ferdi, yüzünde öyle bir sikkeyi ve içinde ve sînesinde öyle bir makineyi taşıyor ki, bütün hayvanları ve nebatları icad eden bir zât, ancak o sikkeyi o yüzde ve o makineyi o sîne içinde yapabilir.

Ve zîhayattan herbir nevi o derece zemin yüzünde muntazaman yayılmış ve sâir nevilere münasebettarâne karışmış ki, bütün o envaı birden icad, idare, tedbir, terbiye etmeyen ve zemin yüzünü örten ve dört yüz bin nebatî ve hayvanî olan atkı ipleriyle dokunan gayet nakışlı ve san’atlı hayattar bir haliçeyi nesc ve icad edemeyen, o tek nev’i icad ve idare edemez.

Daha bunlara başka şeyler kıyas edilse, anlaşılır ki, kâinat mecmuası, halk ve icad cihetinde tecezzî kabul etmez bir külldür ve tedbir ve rubûbiyet cihetinde inkısamı imkânsız bir küllîdir.

Bu Üçüncü Muktazî, Siracü’n-Nur’un çok risalelerinde, hususan Otuz İkinci Sözün Birinci Mevkıfında o kadar kat’î ve parlak izah ve ispat edilmiştir ki, güneşin akisleri gibi herşeyin âyinesinde bir burhan-ı vahdet temessül ve bir hüccet-i tevhid in’ikâs ediyor. Biz, o izaha iktifaen, burada o uzun kıssayı kısa kestik.
• • •
« Önceki Sayfa  |
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âyine : ayna
burhan-ı vahdet : birliğin güçlü delili
cihet : yön
enva : türler, çeşitler
erzak : rızıklar; yenilecek, içilecek şeyler
gayet : son derece
haliçe : kilim, halı
halk : yaratma
hayattar : canlı
hayvanat : hayvanlar
husus : konu
hüccet-i tevhid : Allah’ın birliğini gösteren kesin delil
hüceyre : hücre
iaşe : besleme, yedirip içirme
icad : var etme, yaratma
iktifaen : yetinerek
in’ikâs : yansıma
inkısam : bölünme, kısımlara ayrılma
izah : açıklama
kâinat : evren
kat’î : kesin
kıssa : ibretli hikâye
küll : bütün
küllî : bütün fertleri içine alan, tür
küreyvât-ı hamrâ ve beyzâ : kandaki akyuvarlar ve alyuvarlar
mazhar : bir özelliği üzerinde taşıma
mecmua : bir şeyin tamamı
mevkıf : bölüm, kısım
muamelât : yapılan fiiller, işler
muhafaza : koruma, saklama
muktazî : gerektirici sebep
muntazam : düzenli, intizamlı
muntazaman : düzenli olarak
münasebettarâne : bağlantılı bir şekilde
nebat : bitki
nebatat : bitkiler
nebatî : bitkisel
nesc : dokuma, örme
nevi : çeşit, tür
risale : küçük çaplı kitap, mektup; Risale-i Nur’da yer alan bölümlerden her birisi
sâir : diğer, başka
sarfiyat : harcamalar
sikke : damga, mühür
sîne : göğüs, kalb
Siracü’n-Nur : Nur Lambası; Risale-i Nur
şuurkârâne : şuurlu ve bilinçli bir şekilde
tecezzî : bölünme, parçalanma
tedbir ve rububiyet : varlıkları idare etme, çekip çevirme, terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulundurma
temessül etme : belirme, görünme
varidat : gelirler
zemin : yer
zerre : atom
zîhayat : canlı, hayat sahibi
Yükleniyor...