İşte, âlemin bu kadar birlikleri ve vahdetleri güneş gibi zâhir birtek Vâhid-i Ehade işaret ve delâlet eden bir hüccet-i bâhiredir.

Hem kâinat unsurlarının ve nevilerinin herbirisi bir olmasıyla beraber, zeminin yüzünü ihata etmesi ve birbirinin içine girmesi ve münasebettarâne ve belki muavenetkârâne birleşmesi, elbette mâlik ve sâhip ve sânilerinin bir olmasına bir alâmet-i zâhiredir.

İKİNCİ ALÂMET VE HÜCCET ki, 1 لاَ شَرِيكَ لَهُ kelimesini intaç ediyor.

Bütün kâinatta, zerrelerden tâ yıldızlara kadar herşeyde kusursuz bir intizam-ı ekmel ve noksansız bir insicam-ı ecmel ve zulümsüz bir mizan-ı âdilin bulunmasıdır.

Evet, kemâl-i intizam, insicam-ı mizan ise, yalnız vahdetle olabilir. Müteaddit eller birtek işe karışırsa, karıştırır. Sen gel, bu intizamın haşmetine bak ki, bu kâinatı gayet mükemmel öyle bir saray yapmış ki, herbir taşı bir saray kadar san’atlı. Ve gayet muhteşem öyle bir şehir etmiş ki, hadsiz olan vâridat ve sarfiyatı ve nihayetsiz kıymettar malları ve erzakı, bir perde-i gaybdan kemâl-i intizamla, vakti vaktine, umulmadığı yerlerden geliyor. Ve gayet mânidar öyle mu’cizâne bir kitaba çevirmiş ki, herbir harfi yüz satır ve herbir satırı yüz sahife ve her sahifesi yüz bab ve her babı yüz kitap kadar mânâları ifade eder. Hem bütün babları, sahifeleri, satırları, kelimeleri, harfleri birbirine bakar, birbirine işaret ederler.

Hem sen gel, bu intizam-ı acip içinde şu tanzimin kemâline bak ki, bu koca kâinatı tertemiz medenî bir şehir, belki temizliğine gayet dikkat edilen bir güzel kasır, belki yetmiş süslü hulleleri birbiri üstüne giymiş bir hûri’l-în, belki, yetmiş lâtif, ziynetli perdelere sarılmış bir gül goncası gibi pâk ve temizdir.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : "Onun hiçbir ortağı yoktur." Buharî, Ezân: 155; Teheccüd: 21; Müslim, Zikir: 28, 30, 74, 75, 76; Tirmizî, Mevâkıt: 108; Hac: 104; Nesâî, Sehiv: 83-86; İbni Mâce, Dua: 10, 14, 16.
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

alâmet : belirti, işaret
alâmet-i zâhire : gözle görülen belirti
âlem : dünya, evren
delâlet etmek : delil olmak
erzak : rızıklar; yiyecek ve içecekler
gayet : son derece
hadsiz : sonsuz, sınırsız
haşmet : heybet, görkem
hulle : Cennet elbisesi
hûri’l-în : güzel gözlü Cennet kızları
hüccet : güçlü delil
hüccet-i bâhire : ap açık kesin delil
ihata etmek : kuşatmak
insicam-ı ecmel : en güzel uyumluluk
insicâm-ı mîzan : dengedeki uyum
intaç etmek : netice vermek
intizam : düzen
intizam-ı acip : hayrette bırakan düzen
intizam-ı ekmel : en mükemmel düzen, tertip
kâinat : evren, bütün yaratılmışlar
kemâl-i adalet : adaletteki mükemmellik
kemâl-i intizam : mükemmel düzen
kıymettar : kıymetli, değerli
lâtif : güzel, hoş
mahlûk : yaratılmış, varlık
mâlik : sahip
mânidar : mânâlı, anlamlı
mizan : ölçü, terazi
mizan-ı âdil : adâletli terâzi
mu’cizane : mu’cizeli bir şekilde
muavenetkârâne : yardımlaşarak
münasebettarâne : bağlantılı olarak
müteaddit : birçok, çeşitli
nezafet : temizlik
nihayetsiz : sonsuz
perde-i gayb : görünmeyen âlemleri gözümüzden gizleyen perde
sâni : sanatkâr
sarfiyat : harcamalar
tanzim : düzenleme
unsur : temel madde, element
vahdet : birlik
Vâhid-i Ehad : birliği herşeyde ve herbir şeyde görülen Allah
varidat : gelirler
zâhir : açık, gözle görünür
zemin : yer
zerre : atom
ziynetli : süslü
Yükleniyor...