Meselâ, hadsiz o hazine ve ambarlardan yalnız buna bak ki, herbiri bir koca ağacın veya bir parlak çiçeğin cihazatını ve mukadderatının programını taşıyan küçücük mahzencikler olan çekirdekler ve tohumların anahtarları elinde bulunan bir Mutasarrıf-ı Hakîm, bir çekirdeğin kapıcığını “Uyan!” emriyle ve irade anahtarıyla tam mizan-ı nizamla açtığı gibi, zemin hazinesini dahi yağmur anahtarıyla açarak, mahzencikleri ve nebatatın nutfeleri olan bütün habbeleri ve hayvanatın menşeleri ve kuşların ve sineklerin su ve havadan nutfeleri olan bütün inkişaf emrini alan katreler mahzenciklerini beraber, hatâsız açtığı vakitte, kâinatta küllî ve cüz’î, maddî ve mânevî bütün hazine ve depoları hikmet ve irade ve rahmet ve meşîet eliyle herbirine mahsus bir anahtarla açtığını bilmek ve görmek istersen, senin bir nevi mahzenciklerin olan kendi kalbine ve dimağına ve cesedine ve midene ve bahçene ve zeminin çiçeği olan bahara ve ondaki çiçeklere ve meyvelere bak ki, kemâl-i nizam ve mîzan ve rahmet ve hikmetle bir dest-i gaybî tarafından emr-i 1 كُنْ فَيَكُونُ tezgâhından gelen ayrı ayrı anahtarlarla açıyor. Bir dirhem kadar bir kutucuktan bir batman, belki bazan yüz batman taamları kemâl-i intizamla çıkarıyor, zîhayatlara ziyafet veriyor. Acaba böyle muntazam, alîmâne, basîrâne nihayetsiz bir fiile ve tesadüfsüz, tam hikmetli bir san’ata ve yanlışsız, tam mizanlı bir tasarrufa ve zulümsüz, tam adaletli bir rububiyete, hiç mümkün müdür ki, kör kuvvet, sağır tabiat, serseri tesadüf; câmid, cahil, âciz esbab müdahale edebilsin? Ve bütün eşyayı birden görüp ve beraber idare edemeyen ve zerratla seyyarat yıldızları emrinde bulunmayan bir mevcut, bu her cihetle hikmetli, mu’cizeli, mizanlı tasarrufa ve idareye karışabilsin?

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “(Cenâb-ı Hak) birşeyin olmasını murad ettiği zaman, Onun işi sadece ‘Ol’ demektir; o da oluverir.” Yâsin Sûresi, 36:82.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Beşinci Şuâ / Sonraki Risale: Birinci Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âciz : zayıf, güçsüz
alîmâne : herşeyi çok iyi bilerek
basîrâne : görerek, bilerek
batman : yaklaşık 8 kg. ağırlığında bir ağırlık ölçüsü
câmid : cansız
cihet : yön, taraf
cüz’î : ferdî, küçük
dest-i gaybî : görünmeyen el
dimağ : akıl, bilinç, beyin
dirhem : yaklaşık üç grama denk olan bir ağırlık ölçüsü
emr-i kün feyekûn : Allah’ın birşeye “Ol” deyince onu hemen olduruveren emri (Bakara Sûresi, 2
esbab : sebepler
habbe : dane, tohum
hayvanat : hayvanlar
hikmet : fayda, gaye; Allah’ın herşeyi belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde yaratma sıfatı
inkâr : reddetme, kabul etmeme
inkişaf : açığa çıkma, gelişme
irade : dileme, istek, seçim yapma gücü
kâinat : evren, bütün yaratılmışlar
katre : damla
kemâl-i intizam : mükemmel, kusursuz düzenlilik
kemâl-i nizam : mükemmel bir düzen
küllî : büyük, kapsamlı
mahsus : özel, özgü
mahzen : depo
menşe : kaynak, esas
meşiet : irade, dileme
mevcut : var olan
mîzan : denge, ölçü
mu’cize : benzerini yapma noktasında başkalarını âciz bırakan olağanüstü şey
muntazam : düzenli
nebâtât : bitkiler
nevi : çeşit, tür
nihayetsiz : sonsuz
nutfe : sperm
Rabb-i Hakîm : her işi hikmetle yapıp herşeyi idare ve terbiye eden Allah
rahmet : şefkat, merhamet
rububiyet : Rablık; Allah’ın herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulundurması
seyyarat : gök cisimleri, gezegenler
taam : yiyecek
tabiat : doğa, canlı cansız varlıklar, maddî alem
tasarruf : dilediği gibi kullanma
tesadüf : rastlantı
zemin : yer
zerrat : zerreler, atomlar
zîhayat : canlı, hayat sahibi
Yükleniyor...