Salisen: Hiç mümkün müdür ki, kendi kemâlâtını ve kudret ve rububiyetini izhar etmek için bu kâinatı bütün zerrat ve seyyarat ve ecza ve tabakatıyla halk edip kemâl-i hikmetle herbirisini bir vazifeyle, belki çok vazifelerle mütemâdiyen çalıştıran ve sermedî, hadsiz cilve-i esmâsını göstermek için kàfile kàfile arkasında, belki seyyar müteceddid dünya dünya arkasında ve mahlûkat taifelerini bu misafirhane-i âleme ve hayat-ı dünyeviye meydan-ı imtihanına gönderip âlem-i misalde kurulan uhrevî sinemalar ve berzahî fotoğraflarla suretlerini ve amellerini ve vaziyetlerini alarak onları terhisten sonra, başka taife ve kàfile ve seyyal ve seyyar bir nevi dünyaları o meydana vazifeler ve cilve-i esmâsına âyineler olmak için gönderen bir Sâni-i Zülcelâl, bir Hâlık-ı Zülcemâl, bir Allah-ı Zülkemâl, bu fâni dünyada şuur ve akıl ile o Hâlıkın bütün maksatlarına karşı mukabele eden ve bütün istidadıyla o Hâlıkı sevip sevdirip, tanıyıp tanıttırıp, hadsiz dualarla bekà-i âhiret saadetini yalvaran ve akıl sebebiyle nihayetsiz elemler aldığından, bütün fıtratı ve ruhu ve istidadı ile ayn-ı lezzet olan hayat-ı bâkiyeyi isteyen bu nev-i insan için bir dâr-ı mükâfat ve mücâzât, bir haşir neşir olmasın? Hâşâ, yüz bin defa hâşâ ve kellâ!

İşte, bu kısacık işaretin izahatı ve tafsilâtı ve hüccetleri parlak ve kuvvetli bir surette Risale-i Nur’da bulunmasından, ona havale ederek bu pek uzun kıssayı kısa kesiyoruz.

سُبْحَانَكَ لاَعِلْمَ لَنَاۤ اِلاَّ مَاعَلَّمْتَنَاۤ اِنَّكَ اَنْتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ 1
• • •

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Sen herşeyi hakkıyla bilir, her işi hikmetle yaparsın.” Bakara Sûresi, 2:32.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Beşinci Şuâ / Sonraki Risale: Birinci Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âlem-i misal : bütün varlıkların ve olayların görüntülerinin yansıdığı madde ötesi âlem
Allah-ı Zülkemâl : sonsuz mükemmellik sahibi olan Allah
ayn-ı lezzet : lezzetin ta kendisi
bekà-i âhiret : âhiretin hayatının devamlılığı, kalıcılığı
berzahî : kabir âlemine ait
cilve-i esmâ : Allah’ın isimlerinin görüntüsü, yansıması
dar-ı mükâfat ve mücâzât : mükâfat ve ceza yeri
ecza : kısımlar, bölümler
elem : acı, keder, sıkıntı
fâni : geçici
hadsiz : sonsuz, sınırsız
Hâlık : her şeyi yaratan Allah
Hâlık-ı Zülcelâl : sonsuz haşmet ve yücelik sahibi ve her şeyin yaratıcısı olan Allah
Hâlık-ı Zülcemâl : sonsuz derecede güzellik sahibi ve her şeyin yaratıcısı olan Allah
haşâ ve kellâ : asla ve asla, kesinlikle öyle değil
haşir : öldükten sonra âhirette tekrar diriltilip Allah’ın huzurunda toplanma
hayat-ı bâkiye : devamlı ve kalıcı olan âhiret hayatı
hayat-ı dünyeviye : dünya hayatı
hüccet : güçlü delil, kanıt
istidad : kàbiliyet, yetenek
izahat : izahlar, açıklamalar
izhar etmek : göstermek
kàfile : grup, topluluk
kâinat : evren, bütün yaratılmışlar
kemâl-i hikmet : eksiksiz ve mükemmel hikmet
mahlûkat : yaratıklar
meydan-ı imtihan : imtihan meydanı
misafirhane-i âlem : dünya misafirhanesi
mukabele etme : karşılık verme
müteceddid : yenilenen, tazelenen
mütemadiyen : sürekli olarak
neşir : yayılma
nev-i insan : insan türü, insanlık
nevi : çeşit, tür
nihayetsiz : sonsuz
saadet : mutluluk
sermedî : devamlı, sürekli
seyyal : akıcı
seyyar : hareketli, gezici
seyyarat : gezegenler
suret : biçim, şekil
şuur : bilinç, anlayış
tabakat : tabakalar, katmanlar
tafsilât : ayrıntılar
taife : grup, topluluk
terhis : serbest bırakma, vazifeye son verme, ölüm
uhrevî : âhirete ait
zerrat : zerreler, atomlar
Yükleniyor...