Evet, bu kâinatta, gözümüz önünde bu muntazam tasarrufatı içinde adalet ve hikmetle ve rahmet ve inayet ve himayetle her zaman iyileri himaye ve fenaları ve yalancıları tokatlamak, rububiyetinin bir âdeti olmasından, ef’âl-i Rahmâniyet muktezasıyla bir Kur’ân-ı Mucizü’l-Beyânı, Muhammed’in (a.s.m.) eline vermesi; ve bine yakın mu’cizelerin pekçok envaını ona vermesi; ve bütün hâlâtında ve en tehlikeli vaziyetlerinde şefkatkârâne himaye ve hattâ güvercin ve örümcekle muhafaza etmesi; ve büyük vazifelerinde onu tam muvaffak etmesi; ve dinini bütün hakikatleriyle idâmesi; ve İslâmiyetini zeminin ve nev-i beşerin başına geçirmesi; ve bütün mahlûkat üstünde bir makam-ı şeref ve meşahir-i insaniyenin fevkinde daimî bir rütbe-i makbuliyet ve dost ve düşmanın ittifakıyla en yüksek hasletleri taşıyan bir şahsiyeti vermekle, beşerin beşten birisini ona ümmet etmesi, gayet kat’î bir tarzda sadıkıyetine ve risaletine şehadet ettiği gibi; ef’âl-i rububiyet cihetinde dahi görüyoruz ki, bu âlemin Mutasarrıfı ve Müdebbiri, Muhammed’in (a.s.m.) risaletini bu kâinata bir mânevî güneş yapıp, Nur Risalelerinde ispat edildiği gibi, onunla bütün karanlıkları izale ve nuranî hakikatlerini gösterip ve bütün zîşuuru, belki kâinatı hayat-ı bâkiye müjdesiyle sevindirdiği gibi; dinini dahi bütün makbul ehl-i ibadetin fihriste-i kemâlâtı ve harekât-ı ubudiyette sağlam bir program yapması gibi Muhammed’in (a.s.m.) şahsiyet-i mâneviyesi olan hakikatini, Kur’ân’ın ve Cevşen’in delâletiyle tecelliyat-ı ulûhiyetine bir âyine-i câmia yapması; ve sabıkan işaret ettiğimiz hakikatlerin...
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Beşinci Şuâ / Sonraki Risale: Birinci Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âlem : dünya, evren
âyine-i câmia : kapsamlı ayna
beşer : insan
cihet : yön, taraf
daimî : devamlı, sürekli
delâlet : delil olma, işaret etme
ef’âl-i Rahmâniyet : rahmeti sonsuz, yarattıklarını esirgeyip koruyan, şefkat eden ve rızıklandıran Allah’ın fiilleri
ef’âl-i rububiyet : Allah’ın Rab isminin tecellisine ait fiiller
ehl-i ibadet : Allah’a ibadet edenler
envâ : türler, çeşitler
fena : çirkin, kötü
fevkinde : üstünde
fihriste-i kemâlât : mükemmelliklerin, kusursuzlukların fihristesi, listesi
hakikat : gerçek ve doğru
hâlât : durumlar, haller
harekât-ı ubudiyet : ibadet hareketleri
hasenat : iyilikler, sevaplar
haslet : huy, karakter
hayat-ı bâkiye : devamlı ve kalıcı olan âhiret hayatı
hikmet : fayda, gaye; herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde yaratılması
himaye : koruma
himayet : koruma
idame : devam ettirme
inayet : bütün yararların, hikmetlerin ve faydaların kaynağı olan nizam, düzenlilik
ittifak : birleşme, oy birliği
izale : giderme, yok etme
kâinat : evren, yaratılmış herşey
Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan : açıklamalarıyla benzerini yapmakta akılları âciz bırakan Kur’ân
mahlûkat : yaratıklar
makam-ı şeref : şeref makamı, derecesi
makbul : kabul edilmiş
meşahir-i insaniye : insanların meşhurları, ünlü kişiler
misli : benzeri
mu’cize : Allah’ın izniyle peygamberler tarafından ortaya konulup bir benzerini yapmakta başkalarını aciz ve hayrette bırakan olağanüstü hal ve hareket
mukteza : gereklilik
muntazam : düzenli
Mutasarrıf : mülkünde dilediği gibi tasarruf eden, her işi kendi istek ve kurallarına göre idare eden Allah
muvaffak : başarılı
Müdebbir : idare eden, ilmiyle herşeyin sonunu görüp ona göre hikmetle iş yapan Allah
nev-i beşer : insanlar
nuranî : nurlu, aydınlık
rahmet : şefkat, merhamet
risale : mektup; Risale-i Nur Külliyatı’ndan her bir bölüm
risalet : peygamberlik
rububiyet : Rablık; herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulundurması
rütbe-i makbuliyet : kabul edilme derecesi
sabıkan : bundan önce
sadıkıyet : doğruluk
şahsiyet-i mâneviye : mânevî kişilik
şefkatkârâne : şefkatli bir şekilde
şehadet : şahitlik, tanıklık
tasarrufat : tasarruflar, fiil ve icraatlar
tecelliyat-ı ulûhiyet : ibadete ve itaat edilmeye lâyık olan Cenâb-ı Hakkın isimlerinin varlıklarda eserini göstermesi
ümmet : Hz. Peygambere inanıp onun yolundan giden mü’minler
zemin : yeryüzü
zîşuur : şuur sahibi, bilinçli
Yükleniyor...