Bu hakîmâne, alîmâne, rahîmâne yardım, pek parlak bir tarzda ilim ve rahmetin cilveleriyle bir Mucîb-i Muğîs, bir Rahîm-i Kerîmi bildirip o zîruh âleminin bütün salâvat ve ubudiyetlerini Ona takdim ve tahsis eder mânâsıyla, Mi’rac-ı Ekberde Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm ve mi’rac-ı asgar olan namazlarda onun ümmeti, اَلصَّلَوَاتُ اَلطَّيِّبَاتُ ِللّٰهِ der.

Dördüncü kelime-i kudsiye: اَلطَّيِّبَاتُ ِللّٰهِ’dir. Risale-i Nur’un çok hakikatleri namaz tesbihatında ihtar edilmesi hikmetiyle, hem Fâtihanın, hem teşehhüdün kelimelerinin hakikatlerini kısa işaretlerle beyan etmeye, âdeta ihtiyarsız sevk edildim.

İşte, Mi’rac-ı Muhammedîde (a.s.m.) denilen اَلطَّيِّبَاتُ kelime-i kudsiyesi, ehl-i mârifet ve iman ve küllî şuur sahibi olan ins ve cin ve melek ve ruhânîlerin, kâinatı güzel tayyibeleri ve haseneleri ve ubudiyetleriyle güzelleştiren ve güzellerin âlemine bakan ve sermedî Cemîl-i Mutlakın hadsiz cemâl ve güzelliklerini ve kâinatı süslendiren isimlerinin daimî güzelliklerini tam bilen ve aşk ve şevkle küllî ubûdiyetler ile mukabele eden ve parlak iman ve geniş marifetler ve medh ü senaların revâih-i tayyibe ve hoş kokularıyla Hâlıklarına karşı o hadsiz tayyibatlar mânâsıyla Mi’racda söylenmiş sırrıyla, teşehhüdde bütün ümmet, hergün usanmadan o kudsî kelime-i tayyibeyi tekrar ederler.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Beşinci Şuâ / Sonraki Risale: Birinci Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âlem : dünya, evren
Aleyhissalâtü Vesselâm : Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun
alîmâne : herşeyi çok iyi bilerek
Alîm-i Mutlak : bilgisi herşeyi kuşatan, sınırsız ilim sahibi olan Allah
beyan : açıklama
cemâl : güzellik
Cemîl-i Mutlak : sınırsız güzellik sahibi olan Allah
cilve : görüntü
daimî : devamlı, sürekli
ehl-i marifet : Allah’ı bilme ve tanıma lütfuna eren kimseler
Fâtiha : Kur’ân’ın ilk sûresi olan Fatiha Sûresi
fıtrî : yaratılıştan gelen, doğal
hadsiz : sonsuz, sınırsız
hakikat : gerçek ve doğru
hakîmâne : hikmetli bir şekilde
Hâlık : her şeyi yaratan Allah
hasene : iyilik, sevap
hikmet : sebep, sır, gaye
ihtar : hatırlatma
ihtiyarsız : irade dışı, istemeden
Kadîr-i Hakîm : herşeyi hikmetle yapan ve herşeye gücü yeten, sonsuz güç ve kudret sahibi Allah
kâinat : evren, bütün yaratılmışlar
kelime-i kudsiye : mukaddes kelime, söz
küllî : genel, kapsamlı
marifet : Allah’ı bilme ve tanıma
medh ü senâ : övme ve yüceltme
Mi’rac/Mi’rac-ı Muhammedî/Mi’rac-ı Ekber : Peygamberimizin (a.s.m.) Allah’ın huzuruna yükselişi ve bütün kâinat âlemlerini gezdiği yolculuk
mi’rac-ı asgar : küçük mi’rac, yükseliş; kulun namazı
Mi’rac-ı Ekber : büyük mirac
Mucîb-i Muğîs : yardıma muhtaç olan ve kendinden yardım dileyen varlıkların imdadına koşan, ihtiyaçlarına cevap veren, Allah
mukabele etme : karşılık verme
rahîmâne : merhametli bir şekilde
Rahîm-i Kerîm : hususî merhamet sahibi ve cömertliği sınırsız Allah
rahmet : şefkat, merhamet
revâih-i tayyibe : hoş ve güzel kokular
ruhanî : ruh âlemine ait varlık
salâvat : Peygamberimize edilen rahmet ve esenlik duası
sermedî : devamlı, sürekli
sevk etme : gönderme
şevk : şiddetli arzu ve istek
şuur : bilinç, idrak
tahsis : bir tarafa ait kılma, ayırma
takdim : sunma
tayyibat : iyi, güzel, hoş ibadet ve hareketler
tayyibe : iyi, güzel, hoş iş ve hareket
tesbihat : Allah’ın bütün noksan sıfatlardan uzak ve bütün kemâl sıfatlara sahip olduğunu ifade eden sözler
teşehhüd : namazlarda “et-tahiyyat”ı okuma ve o kadar oturma
ubûdiyet : kulluk; Allah’a kulluk
ümmet : Hz. Peygambere inanıp onun yolundan giden mü’minler
zîruh : ruh sahibi
Yükleniyor...