Aynen öyle de, Sâni-i Zülcelâl, vâhidiyet itibarıyla bütün eşyayı ihata eden ilim ve iradesi ve kudretiyle bakar ve hâzır ve nâzır olduğu gibi, ehadiyet cihetiyle ve tecellîsiyle herşeyin, hususan zîhayatın yanında isimleri ve sıfatlarıyla bulunur ki, kolayca, bir anda sineği kartal sisteminde, bir insanı küçük bir kâinat sisteminde icad eder. Ve zîhayatı öyle mu’cizatlı bir şekilde yaratır ki, eğer bütün esbab toplansa, bir bülbülü, bir sineği yapamazlar. Ve bir bülbülü yaratan, bütün kuşları yaratan olabilir. Ve bir insanı halk eden ancak kâinatı icad eden Zâttır.

Dördüncü ve beşinci basamak:

وَبِسِرِّ الْوُجُوبِ وَالتَّجَرُّدِ وَمُبَايَنَةِ الْمَاهِيَّةِ, وَبِسِرِّ عَدَمِ التَّقَيُّدِ وَعَدَمِ التَّحَيُّزِ وَعَدَمِ التَّجَزِّى

Bu iki basamağın hakikatini umuma ifade etmek çok müşkül olmasından, yalnız kısacık bir iki nüktesi ve muhtasar meâli beyan edilecek. Yani, vücut mertebelerinin en kuvvetli ve sarsılmaz olan vücub mertebesinde ve ezelî ve ebedî derecesinde bir vücut sahibi ve maddiyattan münezzeh ve mücerred ve bütün mahiyetlere mübayin bir mahiyet-i mukaddeseyi taşıyan bir Kadîr-i Mutlakın kudretine nisbeten, yıldızlar zerreler gibi ve haşir bir bahar misillü ve haşirde bütün insanları diriltmesi bir nefsin ihyâsı derecesinde kolaydır. Çünkü vücut tabakalarından kuvvetli bir nev’in bir tırnağı, hafif bir tabakanın bir dağını eline alır, çevirir. Meselâ, kuvvetli vücud-u haricîden bir âyine ve kuvve-i hafıza, zayıf ve hafif olan vücud-u misalî ve mânevîden yüz dağı ve bin kitabı içine alırlar ve çevirebilirler. İşte vücud-u misâlî ne derece kuvvetçe vücud-u haricîden aşağı ise, mümkünatın hâdis ve ârızî vücutları dahi ezelî, sermedî, vâcip bir vücuttan binler derece daha aşağı ve hafiftir ki, o mukaddes vücut, bir zerre tecellîsiyle, mümkünatın bir âlemini çevirir. Maatteessüf şimdilik semli hastalık gibi üç ehemmiyetli sebep müsaade etmediklerinden, bu pek uzun hakikati ve nüktelerini Risale-i Nur’a ve başka zamana havale ederiz.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Beşinci Şuâ / Sonraki Risale: Birinci Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âlem : dünya, evren
ârızî : kendisinden olmayıp ona sonradan ilişen
beyan : açıklama
cilve-i irade-i İlâhiye : İlâhî iradenin bir yansıması, görünmesi
ebedî : sonu olmayan, sonsuz
ezelî : başlangıcı olmayan, sonsuz
hâdis : sonradan olan, yaratılan
hakikat : gerçek, doğru
halk etme : yaratma
haşir : öldükten sonra âhirette tekrar diriltilip Allah’ın huzurunda toplanma
icad : var etme, yaratma
ihyâ : diriltme, hayat verme
Kadîr-i Mutlak : herşeye gücü yeten, sınırsız güç ve kudret sahibi Allah
kâinat : evren, bütün yaratılmışlar
kudret : güç, iktidar
kuvve-i hâfıza : hafıza duyusu, bellek
maatteessüf : ne yazık ki
mahiyet : asıl, esas, nitelik
mahiyet-i mukaddese : mukaddes mahiyet, özellik
meâl : açıklama, anlam
mertebe : derece, basamak
misillü : benzeri, gibi
muhtasar : kısa, özet
mukaddes : her türlü kusur ve eksiklikten yüce
mübayin : farklı, aykırı
mücerred : soyutlanmış
mümkünat : olması imkân dahilinde olan, varlığı Allah’ın var etmesine bağlı olan şeyler
münezzeh : arınmış, kusurdan uzak ve yüce
müşkül : zor
namında : adına
nefs : hayat, can
nev’ : çeşit, tür
nisbeten : oranla
nükte : ince anlam
sem : zehir
sermedî : devamlı, sürekli
tabir : açıklama, ifade
tecellî : belirme, görünme, yansıma
ukde-i hayat : hayat düğümü, çekirdeği
umum : bütün, herkes
vâcip : zorunlu
vücub : zorunluluk
vücud-u haricî : maddî varlık
vücud-u misaliye : görüntüden ibaret varlık
vücut : varlık
Yükleniyor...