Son cümle-i Arabiyenin gayet kısacık meâli şudur: Yani, ehl-i dalâlet, mezkûr basamakların sarsılmaz hakikatlerini bilmediklerinden ve gayet çabuk ve gayet kolaylıkla birden mahlûkat vücuda geldiklerinden, teşkili ve bir Sâniin hadsiz kudretiyle icadı, teşekkül ve kendi kendilerine vücut bulmak tevehhüm edip hiçbir zihin, hattâ vehim dahi kabul etmediği ve her cihetle muhal ve imkânsız hurafelerin kapısını kendilerine açmışlar. Meselâ, o halde zîhayatın herbir zerresine hadsiz bir kudret, bir ilim, herşeyi görecek bir göz ve her san’atı yapabilecek bir iktidar vermek lâzım gelir. Birtek İlâhı kabul etmemekle, zerreler adedince ilâheleri mezheplerince kabul etmeye mecbur olarak Cehennemin esfel-i sâfilînine girmeye müstehak düşerler.

Amma ehl-i hidâyet ise, geçen basamaklardaki kuvvetli hakikatler ve sarsılmaz hüccetler, selim kalblerine ve müstakim akıllarına gayet kat’î kanaat ve kuvvetli iman ve aynelyakîn bir tasdik vermiş ki, şüphesiz ve vesvesesiz itmi’nân-ı kalble itikad ederler ki, yıldızlar, zerreler, en küçük, en büyük, kudret-i İlâhiye nisbeten farkları yoktur ki, gözümüz önünde bu acâipler oluyor.

Ve herbir acîbe-i san’at 1 مَا خَلْقُكُمْ وَلاَبَعْثُكُمْ اِلاَّ كَنَفْسٍ وَاحِدَةٍ âyetinin dâvâsını tasdik ve hükmü ayn-ı hak ve hakikat olduğuna şehadet ederler, lisan-ı hal ile Allahu ekber derler.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Sizin yaratılmanız da, diriltilmeniz de, tek bir kişinin yaratılıp diriltilmesi gibidir.” Lokman Sûresi, 31:28.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Beşinci Şuâ / Sonraki Risale: Birinci Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

acâip : şaşırtıcı, garip şeyler
acîbe-i san’at : san’atın acipliği, harikalığı
acip : acaip, tuhaf
âyet : Kur’ân’ın her bir cümlesi
aynelyakîn : gözlem ve müşahedeye dayanarak, kuşkuya yer bırakmayacak şekilde kesin bilme
ayn-ı hak ve hakikat : hakkın, doğrunun ta kendisi
cihet : yön, taraf
cümle-i Arabiye : Arapça cümle
ehl-i dalâlet : doğru ve hak yoldan sapanlar, inançsız kimseler
ehl-i hidayet : doğru yolda olanlar, iman nimetine ermiş olanlar
esfel-i sâfilîn : aşağıların en aşağısı
fıtrat-ı acîbe : yaratılıştaki gariplik
hadsiz : sonsuz, sınırsız
hakikat : gerçek ve doğru
haşir : öldükten sonra âhirette tekrar diriltilip Allah’ın huzurunda toplanma
hilkatça : yaratılışça
hurafe : delile dayanmayan saçma inanış
hüccet : delil, kanıt
icad : var etme, yaratma
ihya : hayat verme, diriltme
iktidar : güç, kudret
İlâh : kendisine ibadet edilen, Allah
ilâhe : ibadet edilen bâtıl şey
itikad : inanç
itmi’nân-ı kalb : gönül rahatlığı, huzuru
kanaat : inanma, tatmin olma
kat’î : kesin
kudret : güç, iktidar
kudret-i İlâhiye : Allah’ın güç ve iktidarı
mahlûkat : yaratıklar
meâl : açıklama, anlam
mezhep : tutulan yol, ekol
mezkûr : anılan, sözü geçen
muhal : imkânsız, olmayacak şey
müstakim : doğru yolda olan
müstehak : hak etmiş, lâyık
nefs : can, kişi
nisbeten : kıyasla, oranla
nümune : örnek
Sâni : herşeyi san’atlı ve mükemmel bir şekilde yaratan Allah
selim : sağlam, doğru
şehadet : şahitlik, tanıklık
tasdik : doğrulama, onaylama
teşekkül : kendi kendine oluşma
teşkil : meydana getirme, oluşturma
tevehhüm : sanma
vehim : kuruntu, olmayan şeyi varmış gibi gösteren düşünce
vesvese : kuruntu, şüphe
vücut : varlık
zerre : hücre, atom
zîhayat : canlı, hayat sahibi
Yükleniyor...