Birincisi


Dördüncü Sözde izahı bulunan, her gün yirmi dört saat sermaye-i hayatı, Hâlıkımız bize ihsan ediyor; tâ ki, iki hayatımıza lâzım şeyler o sermaye ile alınsın. Biz kısacık hayat-ı dünyeviyeye yirmi üç saati sarf edip, beş farz namaza kâfi gelen bir saati, pek çok uzun olan hayat-ı uhreviyemize sarfetmezsek, ne kadar hilâf-ı akıl bir hata ve o hatanın cezası olarak hem kalbî, hem ruhî sıkıntıları çekmek ve o sıkıntılar yüzünden ahlâkını bozmak ve meyusâne hayatını geçirmek sebebiyle, değil terbiye almak, belki terbiyenin aksine gitmekle ne derece hasâret ederiz, kıyas edilsin.

Eğer, bir saati beş farz namaza sarf etsek, o halde hapis ve musibet müddetinin herbir saati, bazan bir gün ibadet; ve fâni bir saati, bâki saatler hükmüne geçebilmesi ve kalbî ve ruhî meyusiyet ve sıkıntıların kısmen zevâl bulması ve hapse sebebiyet veren hatalara kefâreten affettirmesi ve hapsin hikmeti olan terbiyeyi alması ne derece kârlı bir imtihan, bir ders ve musibet arkadaşlarıyla tesellîdârâne bir hoş sohbet olduğu düşünülsün...
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

inzibat : âsayiş, düzen
itikatsız : inançsız
muhafız : koruyan
müdebbir : idareci, yönetici
mütedeyyin : dindar
sergardiyan : başgardiyan
tahattur etmek : hatırlamak
asfiya : hem âlim ve hem velî olan büyük zâtlar
bâki : kalıcı, devamlı
ebedî : sonu olmayan, sonsuz
ehl-i iman : iman edenler, mü’minler
enbiya : nebiler, peygamberler
evliya : Allah’ın sevgili kulları, veliler
fâni : geçici, ölümlü
Hâlık : her şeyi yaratan Allah
hasâret etmek : zarar etmek, kaybetmek
hayat-ı dünyeviye : dünya hayatı
hayat-ı uhreviye : âhiret hayatı
hikmet : sebep, maksat, gaye
hilâf-ı akıl : akla aykırı, akıl dışı
hissedar : pay sahibi
hüsn-ü hâtime : güzel son, imanlı bir şekilde ölme
ihbar : haber verme
ihsan etmek : bağışlamak
iştirak etmek : katılmak
izah : açıklama
kâfi : yeterli
kefâreten : işlenen bir günahın ya da hatanın giderilmesi olarak
keşif : açığa çıkarma, gözle görme
kıyas etmek : karşılaştırmak
maslahat : fayda, yarar
mazhar : erişme, nail olma
meyusâne : ümitsizcesine
meyusiyet : ümitsizlik
muhalif : aykırı, zıt
muhbir : haber veren
mukadderat-ı beşer : insanın kaderi; Allah tarafından takdir olunmuş işler, başa gelecek olaylar
mukayese etmek : kıyaslamak, karşılaştırmak
musibet : belâ, sıkıntı
mücevherat : mücevherler, kıymetli taşlar
ruhî : ruhla ilgili
sâdık : doğru, gerçek
sarf etmek : harcamak, kullanmak
sermaye : servet, varlık
sermaye-i hayat : hayat sermayesi
tasdik etmek : doğrulamak, onaylamak
terbiye : belli bir amaca erişecek şekilde geliştirme, olgunlaştırma
tesellîdârâne : teselli olarak
uhrevî : âhirete ait
zevâl : gelip geçmek, yok olmak
Yükleniyor...