Dördüncü Sözde denildiği gibi, bin lira ikramiye kazancı için bin adam iştirak etmiş bir piyango kumarına yirmi dört lirasından beş on lirayı veren ve yirmi dörtten birisini ebedî bir mücevherat hazinesinin biletine vermeyen -halbuki dünyevî piyangoda o bin lirayı kazanmak ihtimali binden birdir; çünkü bin hissedar daha var- ve uhrevî mukadderat-ı beşer piyangosunda, hüsn-ü hâtimeye mazhar ehl-i iman için kazanç ihtimali binden dokuz yüz doksan dokuz olduğuna yüz yirmi dört bin enbiyanın ona dair ihbarını keşfle tasdik eden evliyadan ve asfiyadan had ve hesaba gelmez sâdık muhbirler haber verdikleri halde, evvelki piyangoya koşmak, ikincisinden kaçmak ne derece maslahata muhalif düşer, mukayese edilsin.

Bu meselede hapishane müdürleri ve sergardiyanları ve belki memleketin idare müdebbirleri ve asayiş muhafızları, Risale-i Nur’un bu dersinden memnun olmaları gerektir. Çünkü bin mütedeyyin ve Cehennem hapsini her vakit tahattur eden adamların idare ve inzibatı, on namazsız ve itikatsız, yalnız dünyevî hapsi düşünen ve haram-helâl bilmeyen ve kısmen serseriliğe alışan adamlardan daha kolay olduğu çok tecrübelerle görülmüş.
• • •
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

inzibat : âsayiş, düzen
itikatsız : inançsız
muhafız : koruyan
müdebbir : idareci, yönetici
mütedeyyin : dindar
sergardiyan : başgardiyan
tahattur etmek : hatırlamak
asfiya : hem âlim ve hem velî olan büyük zâtlar
bâki : kalıcı, devamlı
ebedî : sonu olmayan, sonsuz
ehl-i iman : iman edenler, mü’minler
enbiya : nebiler, peygamberler
evliya : Allah’ın sevgili kulları, veliler
fâni : geçici, ölümlü
Hâlık : her şeyi yaratan Allah
hasâret etmek : zarar etmek, kaybetmek
hayat-ı dünyeviye : dünya hayatı
hayat-ı uhreviye : âhiret hayatı
hikmet : sebep, maksat, gaye
hilâf-ı akıl : akla aykırı, akıl dışı
hissedar : pay sahibi
hüsn-ü hâtime : güzel son, imanlı bir şekilde ölme
ihbar : haber verme
ihsan etmek : bağışlamak
iştirak etmek : katılmak
izah : açıklama
kâfi : yeterli
kefâreten : işlenen bir günahın ya da hatanın giderilmesi olarak
keşif : açığa çıkarma, gözle görme
kıyas etmek : karşılaştırmak
maslahat : fayda, yarar
mazhar : erişme, nail olma
meyusâne : ümitsizcesine
meyusiyet : ümitsizlik
muhalif : aykırı, zıt
muhbir : haber veren
mukadderat-ı beşer : insanın kaderi; Allah tarafından takdir olunmuş işler, başa gelecek olaylar
mukayese : kıyaslamak, karşılaştırmak
musibet : belâ, sıkıntı
mücevherat : mücevherler, kıymetli taşlar
ruhî : ruhla ilgili
sâdık : doğru, gerçek
sarf etmek : harcamak, kullanmak
sermaye : servet, varlık
sermaye-i hayat : hayat sermayesi
tasdik etmek : doğrulamak, onaylamak
terbiye : belli bir amaca erişecek şekilde geliştirme, olgunlaştırma
tesellîdârâne : teselli olarak
uhrevî : âhirete ait
zevâl bulmak : gelip geçmek, yok olmak
Yükleniyor...