Git gide küfr-ü mutlaka düşer, insaniyeti mahvolur; hem maddî, hem mânevî Cehenneme gider. İşte biz bu makamda, gayet muhtasar işaretlerle ve Meyve Risalesinde haşrin ispatında, sair erkân-ı imaniye haşri de ispat ettiklerini kısacık hülâsalarla beyanı gibi, bu makamda dahi mücmel fezleke ve muhtasar hülâsalarla, Cenâb-ı Hakkın inayetiyle bu nükte-i âzam Altı Noktada beyan edilecek.
• • •

BİRİNCİ NOKTA

İman-ı billâh, kendi hüccetleriyle hem sair rükünlerini, hem iman-ı bil’âhireti ispat eder ki, Meyve Risalesinin Yedinci Meselesinde güzelce göstermiş. Evet, bu hadsiz kâinatı bir saray, bir şehir, bir memleket gibi bütün levazımıyla idare eden ve mizan ve intizam dairesinde çeviren ve hikmetlerle değiştiren ve zerrâtı ve seyyaratı ve sinekleri ve yıldızları birer muntazam ordu gibi beraber techiz ve idare eden ve emir ve iradesi dairesinde mütemadiyen bir ulvî manevra içinde talim ve tavzifatla faaliyete ve seyir ü cevelâna ve ubudiyetkârâne bir resm-i küşada ve seyahate getiren ezelî ve bâki bir saltanat-ı rububiyet ve ebedî ve daimî bir hâkimiyet-i ulûhiyet, hiç mümkün müdür ve hiç akıl kabul eder mi ve hiçbir ihtimal var mı ki, o ebedî ve sermedî ve bâki ve daimî saltanatın bâki bir makarrı ve daimî bir medarı ve sermedî bir mazharı olan dâr-ı âhiret olmasın? Bin defa hâşâ!

Demek Cenab-ı Hakkın saltanat ve rububiyeti ve -Yedinci Meselede beyan edildiği gibi- ekser isimleri ve vücub-u vücudunun hüccetleri, âhirete şehadet ederler ve isterler. Ve bu kutb-u imanî ne kadar kuvvetli bir nokta-i istinadı var; gör, bil, görür gibi inan.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Sekizinci Mes'elenin bir Hülâsası / Sonraki Risale: Onuncu Mes'ele
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

bâki : kalıcı, devamlı, sürekli
beyan : açıklama
Cenâb-ı Hak : Hakkın tâ kendisi olan, sonsuz şeref ve yücelik sahibi Allah
daimî : devamlı, sürekli, zaman üstü
dâr-ı âhiret : âhiret yurdu
ebedî : sonu olmayan, sonsuz
ekser : pek çok
erkân-ı imaniye : iman rükünleri, temel esasları
ezelî : başlangıcı olmayan, sonsuz
fezleke : hülasa, öz
gayet : son derece
hadsiz : sınırsız
hâkimiyet-i ulûhiyet : Allah’ın sınırsız egemenliği
hâşâ : asla, kesinlikle öyle değil
haşr : yeniden diriliş; insanların öldükten sonra tekrar diriltilip Allah‘ın huzurunda toplanması
hikmet : fayda, gaye; herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde yaratılması
hüccet : kesin delil
hülâsa : öz, özet
iman-ı bil’âhiret : âhirete iman
iman-ı billâh : Allah’a iman
inayet : yardım
insaniyet : insanlık
intizam : düzen, tertip
kâinat : evren, yaratılan herşey
kutb-u imanî : imanın kutbu, esası
küfr-ü mutlak : kesin ve tam bir inkâr, hiçbir dinî değere inanmayan
levazım : ihtiyaçlar
makarr : karargâh, merkez, payitaht
mazhar : ayna, görünme yeri
medar : dayanak noktası, eksen
mizan : ölçü
muhtasar : kısa, özet
muntazam : düzenli, intizamlı
mücmel : kısa, özet
mütemadiyen : sürekli olarak
nokta-i istinad : dayanak noktası
nükte-i âzam : büyük ince ve anlamlı söz
resm-i küşat : açılış merasimi
rükün : esas, şart
sair : diğer, başka
saltanat-ı rububiyet : Allah’ın herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulundurması
sermedî : daimi, sürekli
seyr ü cevelân : dolaşma, gezinme
seyyarat : gezegenler
şehadet etmek : şahitlik, tanıklık etmek
talim : eğitmek, öğretmek
tavzifat : vazifelendirmeler
techiz etmek : donatmak, cihazlandırmak
ubûdiyetkârâne : kulluk ederek
ulvî : yüce, yüksek
vücub-u vücud : Allah’ın varlığının zorunlu oluşu, var olmak için bir sebebe muhtaç olmaması
zerrât : atomlar, en küçük madde parçaları
Yükleniyor...