Hem hiç mümkün müdür: Bir Sâni san’atını sever, beğendirmek ister, hattâ ağızların bin çeşit zevklerini nazara alması delâletiyle, takdir ve tahsinlerle karşılanmak arzu eder ve herbir san’atıyla kendini hem tanıttırmak, hem sevdirmek, hem bir çeşit mânevî cemâlini göstermek ister bir tarzda bu kâinatı antika san’atlarla süslendirdiği halde kâinattaki zîhayatın kumandanları olan insanlara onların büyüklerinden bir kısmıyla konuşup elçi olarak göndermesin; güzel san’atları takdirsiz ve fevkalâde hüsn-ü esmâtahsinsiz ve tanıttırması ve sevdirmesi mukabelesiz kalsın? Hâşâ, yüz bin hâşâ!

Hem bütün zîhayatın ihtiyacat-ı fıtriyeleri için dualarına ve hâl diliyle edilen bütün ilticalara ve arzulara vakti vaktine, kast ve ihtiyar ve iradeyi gösterir bir tarzda hadsiz in’âmlarıyla ve nihayetsiz ihsanatıyla fiilen ve halen sarih bir surette konuşan bir Mütekellim-i Alîm, hiç mümkün müdür, hiç akıl kabul eder mi, en cüz’î bir zîhayat ile fiilen ve halen konuşsun ve tam derdine derman yetiştiren ihsanıyla derdini dinlesin ve ihtiyacını görsün ve bilsin; ve bütün kâinatın en müntehap neticesi ve arzın halifesi ve ekser mahlûkat-ı arziyenin kumandanları olan insanların mânevî reisleriyle görüşmesin? Onlarla, belki her zîhayatla fiilen ve halen konuştuğu gibi, onlarla kavlen ve kelâmen konuşmasın ve onlara fermanları ve suhuf ve kitapları göndermesin? Hâşâ, hadsiz hâşâ!

Demek, iman-ı billâh, kat’iyetiyle ve hadsiz hüccetleriyle ve bikütübihî ve rusülihî, yani peygamberlere ve mukaddes kitaplara imanı ispat eder.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Sekizinci Mes'elenin bir Hülâsası / Sonraki Risale: Onuncu Mes'ele
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

Allahu ekber : “Allah en büyüktür”
arzın halifesi : yeryüzünde Allah’ın emirlerini yerine getirip Onun namına tasarrufta bulunan ve varlıklar üzerinde Onun adına egemen olan insan
bikütübihî : kitaplara
cemâl : güzellik
cezbe : Allah sevgisiyle kendinden geçer bir hale gelme, çekilme
cihet-i imkan : mümkün olma yönü
cüz’î : ferdî, az, küçük
ekmel : en mükemmel, kusursuz
ekser : pek çok
Elhamdü lillâh : “ezelden ebede her türlü hamd ve övgü Allah’a mahsustur”
ferman : buyruk, emir
fevkalade : olağanüstü
fiilen : davranışla, gerçekte; bizzat, fiilî olarak
hadsiz : sınırsız
hakikat-ı Kur’âniye : Kur’ân’ın gerçeği, esas mânâsı
halen : hareket ve davranışla
hâşâ : asla, kesinlikle öyle değil
hüccet : kesin delil
hüsn-ü esmâ : isimlerin güzelliği
ihsan : bağış, ikram
ihsanat : bağışlar, iyilikler
ihtiyac-ı fitrî : yaratılıştan gelen ihtiyaç
ihtiyar : dileme, istek, tercih
iltica : sığınma
iman-ı billâh : Allah’a iman
in’am : nimetlendirme
irade : dileme, istek, kast etme
kâinat : evren, yaratılan herşey
kast : amaç, hedef
kat’iyet : kesinlik
kavlen : sözle
kelâmen : söz ve konuşma ile
küre-i arz : yer küre, dünya
mahlûkat-ı arziye : yeryüzündeki yaratıklar, varlıklar
masnuat : san’at eseri varlıklar
mukabelesiz : karşılıksız
mukàbil : karşılık
mukaddes : her türlü çirkinlik ve eksiklikten arınmış
müntehap : seçilmiş, seçkin
Mütekellim-i Alîm : gizli ve âşikâr her şeyi bilen ve kendi Zâtına lâyık şekilde konuşan Allah
nihayetsiz : sonsuz
rusulihî : peygamberler
San’atkâr : herşeyi mükemmel ve san’atlı bir şekilde yaratan Allah
sarih : açık
semavat : gökler
suhuf : bâzı peygamberlere gelen sahife halindeki kitaplar
suret : biçim, şekil
Sübhanallah : “Allah her türlü eksiklikten sonsuz derecede yücedir” anlamında bir tesbih
tahsin : takdir etme, beğenme
teşekkürat : teşekkürler
velvele : coşku, haykırış
zîhayat : canlı, hayat sahibi
Zülcelâl : büyüklük, haşmet ve yücelik sahibi
Yükleniyor...