Biz de gözümüzle görüyoruz ki, birbiri arkasında o darağaçlarına çıkıyorlar. Bir kısmın asıldıklarını müşahede ediyoruz. Bir kısmı da, darağaçlarını basamak yapıp o duvarın arkasındaki piyango dairesine girdiklerini, orada büyük ve ciddî memurların kat’î haberleriyle görür gibi bildiğimiz bir sırada, bu hapishanemize iki heyet girdi.

Bir kàfile ellerinde çalgılar, şaraplar, zâhirde gayet tatlı helvalar, baklavalar var. Bizlere yedirmeye çalıştılar. Fakat o tatlılar zehirlidir, insî şeytanlar içine zehir atmışlar.

İkinci cemaat ve heyet, ellerinde terbiyenameler ve helâl yemekler ve mübarek şerbetler var. Bize hediye veriyorlar ve bil’ittifak beraber, pek ciddî ve kat’î diyorlar ki: “Eğer o evvelki heyetin sizi tecrübe için verilen hediyelerini alsanız, yeseniz, bu gözümüz önündeki şu darağaçlarda başka gördükleriniz gibi asılacaksınız. Eğer bizim bu memleket hâkiminin fermanıyla getirdiğimiz hediyeleri evvelkinin yerine kabul edip ve terbiyenamelerdeki duaları ve evradları okusanız, o asılmaktan kurtulacaksınız. O piyango dairesinde ihsan-ı şâhâne olarak herbiriniz milyon altın biletini alacağınızı, görür gibi ve gündüz gibi inanınız. Eğer o haram ve şüpheli ve zehirli tatlıları yeseniz, asılmaya gittiğiniz zamana kadar dahi o zehirin sancısını çekeceğinizi, bu fermanlar ve bizler müttefikan size kat’î haber veriyoruz” diyorlar.
Önceki Risale: Birincisi / Sonraki Risale: Üçüncü Mes'ele
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

bekà-i ruh : ruhun ölümsüzlüğü, devamlılığı
bil’ittifak : ittifakla, fikir birliğiyle
darağacı : idam sehpası
ebedî : varlığının sonu olmayan, sonsuz
ecel : ölüm vakti
ehl-i iman : iman edenler, mü’minler
evliya : Allah’ın sevgili kulları, veliler
evrâd : virdler, zikirler
ferman : emir, buyruk
fısk : günah, günahkârlık
gayet : son derece
hadsiz : sınırsız
hâkim : hükmeden, idareci
haps-i münferit : tek başına hapis, hücre hapsi
hüsn-ü hâtime : güzel son, imanlı olarak ölmek
idam-ı ebedî : dirilmemek üzere sonsuz yok oluş
ihsan-ı şâhâne : padişahın hediyesi, ikramı
itikatsızlik : emre uymazlık
kàfile : grup, topluluk
kat’i : şüphesiz, kesin
keşif : açığa çıkarma, buluş yapma
mu’cize : Allah’ın izniyle peygamberler tarafından ortaya konulup bir benzerini yapmakta başkalarını aciz ve hayrette bırakan olağanüstü şeyler
mukadderat-ı nev-i beşer : insanlığın kaderi; Allah tarafından takdir olunmuş işler, başa gelecek olaylar
mübarek : bereketli, hayırlı
müttefikan : birleşerek, fikir birliğiyle
nişane-i tasdik : doğrulayıcı nişan, alamet
sefahet : gayri meşru zevk ve eğlencelere düşkünlük
şekavet-i ebediye : sonsuz sıkıntı, mutsuzluk
taat : itaat, Allah’ın emirlerine uyma
tasdik etmek : doğrulamak, onaylamak
temsil : analoji, kıyaslama tarzında benzetme
terbiyename : terbiye edici belge; belli bir terbiye ve eğitim programını içeren talimat, kitap
zâhirde : görünürde
ziyade : çok, fazla
Yükleniyor...