Sarf ve nahiv ilmini okuyan bir medrese talebesinin vefat edip, kabirde Münker ve Nekir’in: “Men Rabbüke” (Senin Rabbin kimdir?) diye suallerine karşı, kendini medresede zannedip nahiv ilmiyle cevap vererek, “Men mübtedâdır, Rabbüke onun haberidir. Müşkül bir meseleyi benden sorunuz, bu kolaydır” diyerek, hem o melâikeleri, hem hazır ruhları, hem o vâkıayı müşahede eden orada bulunan bir keşfü’l-kubur velîsini güldürdü ve rahmet-i İlâhiyeyi tebessüme getirdi. Azaptan kurtulduğu gibi, Risale-i Nur’un bir şehid kahramanı olan merhum Hâfız Ali, hapiste Meyve Risalesini kemâl-i aşkla yazarken ve okurken vefat edip kabirde melâike-i suale mahkemedeki gibi Meyve hakikatleriyle cevap verdiği misillü, ben de ve Risale-i Nur şakirtleri de, o suallere karşı Risale-i Nur’un parlak ve kuvvetli hüccetleriyle istikbalde hakikaten ve şimdi mânen cevap verip onları tasdike ve tahsine ve tebrike sevk edecekler inşaallah.

Hem meleklere imanın saadet-i dünyeviyeye medar cüz’î bir nümunesi şudur ki: İlmihalden iman dersini alan bir mâsum çocuğun, yanında ağlayan ve mâsum bir kardeşinin vefatı için vâveylâ eden diğer bir çocuğa, “Ağlama, şükreyle. Senin kardeşin meleklerle beraber Cennete gitti. Orada gezer, bizden daha iyi keyfedecek, melekler gibi uçacak, her yeri seyredebilir” deyip, feryat edenin ağlamasını tebessüme ve sevince çevirmesidir.

Ben de aynen bu ağlayan çocuk gibi, bu hazin kışta ve elîm bir vaziyetimde gayet elîm iki vefat haberini aldım. Biri, hem âli mekteplerde birinciliği kazanan, hem Risale-i Nur’un hakikatlerini neşreden biraderzâdem merhum Fuad; ikincisi, hacca gidip sekerat içinde tavaf ederken, tavaf içinde vefat eden Âlime Hanım namındaki merhume hemşirem... Bu iki akrabamın ölümleri, İhtiyar Risalesinde yazılan merhum Abdurrahman’ın vefatı gibi beni ağlatırken, imanın nuruyla o mâsum Fuad, o saliha Hanım insanlar yerinde meleklere, hûrilere arkadaş olduklarını ve bu dünyanın tehlike ve günahlarından kurtulduklarını mânen, kalben gördüm. O şiddetli hüzün yerinde büyük bir sevinç hissedip hem onları, hem Fuad’ın pederi kardeşim Abdülmecid’i, hem kendimi tebrik ederek Erhamürrahimîne teşekkür ettim. Bu iki merhumeye rahmet duası niyetiyle buraya yazıldı, kaydedildi.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Onuncu Mes'ele / Sonraki Risale: Hatime
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âli : yüksek
biraderzade : kardeş oğlu, yeğen
cüz’î : ferdî, az, küçük
elîm : acıklı, üzücü
gayet : son derece
hakikat : doğru, gerçek
hakikaten : gerçekten
hazin : hüzün veren, acıklı
hemşire : kızkardeş
hûri : Cennet kızı
hüccet : kesin delil
inşaallah : Allah’ın izniyle
istikbal : gelecek
kemâl-i aşk : büyük bir aşkla, arzu ile, istekle
keşfü’l-kubur velîsi : kabirdeki ölülerin hallerini anlayan ve bilen Allah dostu zât, evliya
mânen : mânevî olarak
mâsum : suçsuz
medar : dayanak noktası, eksen
mektep : okul
melâike : melekler
melâike-i sual : sorgu melekleri
men : kim?
merhum : rahmete kavuşmuş, vefat etmiş
merhume : rahmete kavuşmuş, vefat etmiş kadın
misillü : gibi
mübtedâ : Arapça dilbilgisinde isim cümlelerinde özne
müşahede etmek : görmek, gözlemlemek
müşkül : zor
nahiv : dilbilgisi, gramer
nam : ad
neşretmek : yaymak
nümune : örnek, misal
Rabbüke : senin Rabbin
rahmet : İlâhî şefkat, merhamet ve ihsan
saadet-i dünyeviye : dünya hayatındaki mutluluk
saliha : dinin emir ve yasaklarına uygun hareket eden, takva sahibi kadın
sekerat : can çekişme
şakirt : öğrenci
şehid : Allah yolunda canını feda eden Müslüman
tahsin : beğenme, güzelliğini ilân etme
tasdik : doğruluğunu kabul etme, onaylama
tavaf etmek : haccın şartlarından olarak, hacıların Kâbe etrafında yedi kez dolaşmaları
vâkıa : olay, hâdise
vâveylâ : çığlık, feryad
Yükleniyor...