Evet, hadsiz şükürler olsun ki, yirmi senedir Risale-i Nur bu ihbar-ı gaybı ve lem’a-ı i’câzı bilfiil göstermiştir. Ve bu sırr-ı azîm içindir ki, Risale-i Nur şakirtleri dünya siyasetine ve cereyanlarına ve maddî mücadelelerine karışmıyorlar ve ehemmiyet vermiyorlar ve tenezzül etmiyorlar. Ve hakikî şakirtleri, en dehşetli bir hasmına ve hakaretli tecavüzüne karşı ona der:
“Ey bedbaht! Ben seni idam-ı ebedîden kurtarmaya ve fâni hayvaniyetin en süflî ve elîm derecesinden bir bâki insaniyet saadetine çıkarmaya çalışıyorum; sen benim ölümüme ve idamıma çalışıyorsun. Senin bu dünyada lezzetin pek az, pek kısa; ve âhirette ceza ve belâların pek çok ve pek uzundur. Ve benim ölümüm bir terhistir. Haydi def ol! Seninle uğraşmam, ne yaparsan yap!” der. O zâlim düşmanına hiddet değil, belki acıyor, şefkat ediyor, “Keşke kurtulsaydı” diyerek ıslahına çalışır.
Sâniyen: 1 وَيُؤْمِنْ بِاللّٰهِ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقٰى Bu iki kudsî cümleler, kuvvetli münasebet-i mâneviye ile beraber makam-ı cifrî ve ebcedî hesabıyla, birincisi Risaletü’n-Nur’un ismine, ikincisi onun tahakkukuna ve tekemmülüne ve parlak fütuhatına mânen ve cifren tam tamına tetâbukları bir emâredir ki, Risaletü’n-Nur bu asırda, bu tarihte bir urvetü’l-vüskadır. Yani çok muhkem, kopmaz bir zincir ve bir hablullahtır. Ona elini atan yapışan, necat bulur diye mânâ-yı remziyle haber verir.
Sâlisen: 2 اَللّٰهُ وَلِىُّ الَّذِينَ اٰمَنُوا cümlesi hem mânâ, hem cifirle Risaletü’n-Nur’a bir remzi var. Şöyle ki:... (Bu makamda perde indi, yazmaya izin verilmedi. Başka zamana tehir edildi.) HAŞİYE
“Ey bedbaht! Ben seni idam-ı ebedîden kurtarmaya ve fâni hayvaniyetin en süflî ve elîm derecesinden bir bâki insaniyet saadetine çıkarmaya çalışıyorum; sen benim ölümüme ve idamıma çalışıyorsun. Senin bu dünyada lezzetin pek az, pek kısa; ve âhirette ceza ve belâların pek çok ve pek uzundur. Ve benim ölümüm bir terhistir. Haydi def ol! Seninle uğraşmam, ne yaparsan yap!” der. O zâlim düşmanına hiddet değil, belki acıyor, şefkat ediyor, “Keşke kurtulsaydı” diyerek ıslahına çalışır.
Sâniyen: 1 وَيُؤْمِنْ بِاللّٰهِ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقٰى Bu iki kudsî cümleler, kuvvetli münasebet-i mâneviye ile beraber makam-ı cifrî ve ebcedî hesabıyla, birincisi Risaletü’n-Nur’un ismine, ikincisi onun tahakkukuna ve tekemmülüne ve parlak fütuhatına mânen ve cifren tam tamına tetâbukları bir emâredir ki, Risaletü’n-Nur bu asırda, bu tarihte bir urvetü’l-vüskadır. Yani çok muhkem, kopmaz bir zincir ve bir hablullahtır. Ona elini atan yapışan, necat bulur diye mânâ-yı remziyle haber verir.
Sâlisen: 2 اَللّٰهُ وَلِىُّ الَّذِينَ اٰمَنُوا cümlesi hem mânâ, hem cifirle Risaletü’n-Nur’a bir remzi var. Şöyle ki:... (Bu makamda perde indi, yazmaya izin verilmedi. Başka zamana tehir edildi.) HAŞİYE
• • •
Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:
1 : “Ve kim Allah’a îman ederse, işte o (...) yapışmıştır. Sapa sağlam bir kulpa...” Bakara Sûresi, 2:256.
2 : “Allah imân edenlerin dostu ve yardımcısıdır.” Bakara Sûresi, 2: 257.
HAŞİYE : Bu nüktenin bâki kısmı şimdilik yazdırılmadığının sebebi, bir derece dünyaya, siyasete temasıdır. Biz de bakmaktan memnuuz. Evet, اِنَّ اْلاِنْسَانَ لَيَطْغٰى bu tâğûta bakar ve baktırır. (“Muhakkak ki insan azgınlaşır” Alâk Sûresi, 96:6) Said Nursî.
2 : “Allah imân edenlerin dostu ve yardımcısıdır.” Bakara Sûresi, 2: 257.
HAŞİYE : Bu nüktenin bâki kısmı şimdilik yazdırılmadığının sebebi, bir derece dünyaya, siyasete temasıdır. Biz de bakmaktan memnuuz. Evet, اِنَّ اْلاِنْسَانَ لَيَطْغٰى bu tâğûta bakar ve baktırır. (“Muhakkak ki insan azgınlaşır” Alâk Sûresi, 96:6) Said Nursî.
Önceki Risale: Hatime