Bu Onuncu Meseleye bir hâtime olarak iki haşiyedir


BİRİNCİSİ

Bundan on iki sene evvel 1 işittim ki, en dehşetli ve muannid bir zındık, Kur’ân’a karşı suikastını, tercümesiyle yapmaya başlamış ve demiş ki: “Kur’ân tercüme edilsin, tâ ne mal olduğu bilinsin.” Yani, lüzumsuz tekraratı herkes görsün ve tercümesi onun yerinde okunsun diye dehşetli bir plân çevirmiş.

Fakat Risale-in Nur’un cerh edilmez hüccetleri kat’î ispat etmiş ki, Kur’ân’ın hakikî tercümesi kabil değil, ve lisan-ı nahvî olan lisan-ı Arabî yerinde Kur’ân’ın meziyetlerini ve nüktelerini başka lisan muhafaza edemez ve herbir harfi, on adetten bine kadar sevap veren kelimât-ı Kur’âniyenin mu’cizâne ve cemiyetli tabirlerinin yerini, beşerin âdi ve cüz’î tercümeleri tutamaz, onun yerinde camilerde okunmaz diye, Risale-in Nur her tarafta intişarıyla o dehşetli plânı akîm bıraktı. Fakat o zındıktan ders alan münafıklar, yine şeytan hesabına Kur’ân güneşini üflemekle söndürmeye aptal çocuklar gibi ahmakane ve divanecesine çalışmaları hikmetiyle, bana gayet sıkı ve sıkıcı ve sıkıntılı bir hâlette bu Onuncu Mesele yazdırıldı tahmin ediyorum. Başkalarıyla görüşemediğim için hakikat-ı hali bilemiyorum.

İKİNCİ HAŞİYE:

Denizli hapsinden tahliyemizden sonra, meşhur Şehir Otelinin yüksek katında oturmuştum. Karşımda güzel bahçelerde kesretli kavak ağaçları birer halka-i zikir tarzında gayet lâtif, tatlı bir surette hem kendileri, hem dalları, hem yaprakları havanın dokunmasıyla cezbedârâne ve câzibekârâne hareketle raksları, kardeşlerimin müfarakatlarından ve yalnız kaldığımdan hüzünlü ve gamlı kalbime ilişti. Birden güz ve kış mevsimi hatıra geldi ve bana bir gaflet bastı. Ben o kemâl-i neş’e ile cilvelenen o nâzenin kavaklara ve zîhayatlara o kadar acıdım ki, gözlerim yaşla doldu. Kâinatın süslü perdesi altındaki ademleri, firakları ihtar ve ihsasiyle kâinat dolusu firakların, zevâllerin hüzünleri başıma toplandı.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Bu risalenin telifinden on iki sene evvel.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Dokuzuncu Mesele / Sonraki Risale: On Birinci Mes'ele
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

adem : yokluk
âdi : basit, değersiz
ahmakane : ahmakça
akîm : neticesiz, sonuçsuz
beşer : insan
câzibekârâne : cazibeli şekilde
cemiyetli : kapsamlı
cerh edilmez : çürütülmez
cezbedârâne : kendinden geçerek
cilvelenme : nazlanma
cüz’î : kıymetsiz, önemsiz
dehşetli : korkunç
divanece : deliler gibi
firak : ayrılık
gaflet : dalgınlık
gamlı : üzüntülü
güz : sonbahar
hakikat-ı hal : durumun gerçek yönü
hakikî : gerçek, doğru
hâlet : durum, hal
halka-i zikir : zikir halkası
hâtime : sonuç, son bölüm
hikmet : sebep, gaye
hüccet : delil
ihsas : hissettirme
ihtar : hatırlatma
intişar : yayılma
kabil : mümkün
kâinat : evren, yaratılmış herşey
kat’î : kesin
kelimât-ı Kur’âniye : Kur’ân’ın kelimeleri
kemâl-i neş’e : tam bir neşe ve sevinç
kesretli : çok sayıda
lâtif : güzel, hoş
lisan : dil
lisan-ı Arabî : Arap dili
lisan-ı nahvî : Arapça gramer dili
meziyet : üstün özellik
mu’cizâne : mu’cizeli bir şekilde
muannid : inatçı, inanmamakta direnen
muhafaza : koruma
müfarakat : ayrılıklar
münafık : iki yüzlü, inanmadığı halde inanmış görünen kişi
nâzenin : nazlı, ince, hassas
nükte : ince ve derin mânâ
raks : dans, oyun
suret : şekil, biçim
tabir : ifade
tahliye : serbest bırakılma
tekrarat : tekrarlar
telif : yazılış
zevâl : gelip geçicilik
zındık : dinsiz
zîhayat : canlı
Yükleniyor...