Çünkü, meselâ valide, ruhunu feda ettiği evlâdını daima tehlikelere mâruz gördükçe titrer. Ve pederini ve kardeşini eksik olmayan belâlardan kurtaramayan evlâtlar, daim bir keder, bir korkaklık hisseder. Buna kıyasen, bu dağdağalı, kararsız hayat-ı dünyeviyede, o mes’ut zannedilen aile hayatı çok cihetlerle saadetini kaybeder. Ve kısacık bir hayattaki münasebet ve karâbet dahi, hakiki sadakati ve samimî ihlâsı ve garazsız bir hizmeti ve muhabbeti vermez. Ahlâk o nisbette küçülür, belki sukut eder.

Eğer âhirete iman o haneye girse, birden ışıklandıracak. Ortalarındaki münasebet ve şefkat ve karâbet ve muhabbet, kısacık bir zaman ölçüsüyle değil, belki dâr-ı âhirette, saadet-i ebediyede dahi o münasebetlerin devamı ölçüsüyle samimî hürmet eder, sever, şefkat eder, sadakat eder, kusurlarına bakmaz gibi ahlâk yükseklenir. Hakikî insaniyet saadeti o hanede başlar inkişafa. Bu mânâ dahi hüccetlerle Risale-i Nur’da beyanına binaen kısa kesildi.

Hem herbir şehir kendi ahalisine geniş bir hanedir. Eğer iman-ı âhiret o büyük aile efradında hükmetmezse, güzel ahlâkın esasları olan ihlâs, samimiyet, fazilet, hamiyet, fedakârlık, rıza-yı İlâhî, sevab-ı uhrevî yerine garaz, menfaat, sahtekârlık, hodgâmlık, tasannu, riya, rüşvet, aldatmak gibi haller meydan alır. Zâhirî âsâyiş ve insaniyet altında anarşistlik ve vahşet mânâları hükmeder; o hayat-ı şehriye zehirlenir. Çocuklar haylâzlığa, gençler sarhoşluğa, kavîler zulme, ihtiyarlar ağlamaya başlarlar.

Buna kıyasen, memleket dahi bir hanedir ve vatan dahi bir millî ailenin hanesidir. Eğer iman-ı âhiret bu geniş hanelerde hükmetse, birden samimî hürmet ve ciddî merhamet ve rüşvetsiz muhabbet ve muavenet ve hilesiz hizmet ve muaşeret ve riyâsız ihsan ve fazilet ve enâniyetsiz büyüklük ve meziyet o hayatta inkişafa başlarlar.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Yedinci Mes'ele / Sonraki Risale: Dokuzuncu Mesele
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âhiret âlemi : öteki dünya, öldükten sonraki sonsuz hayat
anarşistlik : kural tanımama, her türlü düzen ve otoriteye karşı çıkma
âsâyiş : huzur, emniyet
beyan : açıklama
binaen : -dayanarak
cihet : taraf, yön
dağdağalı : karışık, sıkıntılı, gürültülü
dâr-ı âhiret : öteki dünya, âhiret yurdu
efrad : fertler, bireyler
enaniyetsiz : kendinini beğenmeme, gurursuz
fazilet : değer ve üstünlük
garaz : kötü kasıt, art niyet
hakiki : gerçek
hamiyet : din gibi mukaddes değerleri ve aile ve vatanı koruma duygusu ve gayreti
hane : ev
hayat-ı dünyeviye : dünya hayatı
hayat-ı şehriye : şehir hayatı
hodgâmlık : bencillik
hüccet : güçlü delil
ihlâs : içtenlik, samimiyet; ibadet ve davranışlarda sadece Allah’ın rızasını gözetme
ihsan : bağış, ikram
iman-ı âhiret : âhirete iman
inkişaf : açığa çıkma, ortaya çıkma
insaniyet : insanlık
karâbet : yakınlık
kavî : güçlü, kuvvetli
mâruz : birşeyle karşı karşıya kalma, tesir ve etkisinde kalma
menfaat : fayda, çıkar
meziyet : üstün özellik
muaşeret : birlikte yaşayıp iyi geçinme, görgü
muavenet : yardım
muhabbet : sevgi
münasebet : ilgi, bağlantı
nisbet : kıyas, ölçü
rızâ-yı İlâhî : Allah’ın rızası
riya : gösteriş
riyâsız : gösterişsiz
saadet : mutluluk
saadet-i ebediye : sonsuz mutluluk
sadâkat : bağlılık, doğruluk
samimiyet : içtenlik
sevab-ı uhrevî : âhiret sevabı
sukut etmek : düşmek, alçalmak
şefkat : acıma, merhamet
tasannu : yapmacık hareket, zorla birşeyi daha iyi göstermeye çalışma
temkin : ağırbaşlılık, ölçülü heraket
vahşet : ürküntü, korku
zâhirî : görünürde
Yükleniyor...