Çocuklara der: “Cennet var, haylazlığı bırak.” Kur’ân dersiyle temkin verir. Gençlere der: “Cehennem var, sarhoşluğu bırak.” Aklı başlarına getirir. Zâlime der: “Şiddetli azap var, tokat yiyeceksin.” Adalete başını eğdirir. İhtiyarlara der: “Senin elinden çıkmış bütün saadetlerinden çok yüksek ve daimî bir uhrevî saadet ve taze, bâki bir gençlik seni bekliyorlar. Onları kazanmaya çalış.” Ağlamasını gülmeye çevirir.

Bunlara kıyasen, cüz’î ve küllî herbir taifede hüsn-ü tesirini gösterir, ışıklandırır. Nev-i beşerin hayat-ı içtimaiyesiyle alâkadar olan içtimaiyyun ve ahlâkıyyûnların kulakları çınlasın! İşte, iman-ı âhiretin binler faidelerinden, işaret ettiğimiz beş altı nümunelerine sairleri kıyas edilse, kat’î anlaşılır ki, iki cihanın ve iki hayatın medar-ı saadeti yalnız imandır.

Risale-i Nur’da, Yirmi Sekizinci Sözde ve başka risalelerinde, haşrin cismaniyeti cihetinde gelen zayıf şüphelere kuvvetli cevaplarına iktifaen burada yalnız bir kısa işaretle deriz ki: Esmâ-i İlâhiyenin en cemiyetli âyinesi cismâniyettedir. Ve hilkat-i kâinattaki makàsıd-ı İlâhiyenin en zengini ve faal merkezi cismaniyettedir. Ve ihsanat-ı Rabbâniyenin en çok çeşitleri ve rengârenkleri cismaniyettedir. Ve beşerin ihtiyacat dilleriyle Hâlıkına karşı dualarının ve teşekküratının en kesretli tohumları yine cismaniyettedir. Mâneviyat ve ruhâniyat âlemlerinin en mütenevvi çekirdekleri yine cismaniyettedir.

Bunlara kıyasen, yüzer küllî hakikatler cismaniyette temerküz ettiğinden, Hâlık-ı Hakîm, zemin yüzünde cismaniyeti çoğaltmak ve mezkûr hakikatlere mazhar eylemek için, öyle sür’atli ve dehşetli bir faaliyetle kàfile kàfile arkasına mevcudata vücut giydirir, o meşhere gönderir. Sonra onları terhis eder, başkalarını gönderir. Mütemadiyen kâinat fabrikasını işlettirir. Cismanî mahsulâtı dokuyup, zemini âhirete ve Cennete bir fidanlık bahçesi hükmüne getirir.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Yedinci Mes'ele / Sonraki Risale: Dokuzuncu Mesele
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âhiret : öteki dünya, öldükten sonraki sonsuz hayat
ahlâkiyyun : ahlâk bilimciler
alâkadar : alâkalı, ilgili
bâki : devamlı, kalıcı
beşer : insan
cemiyetli : kapsamlı, geniş
cihan : dünya
cihet : taraf, yön
cismanî : maddi vücuda sahip
cismaniyet : bedenle, maddî vücutla ilgili oluş
cüz’î : ferdî, az, küçük
dehşetli : korkunç, ürkütücü
esmâ-i İlâhiye : Cenab-ı Allah’ın isimleri
faal : çalışkan, hareketli
hakikat : doğru, gerçek
Hâlık : her şeyi yaratan Allah
Hâlık-ı Hakîm : herşeyi hikmetle, belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde yaratan Allah
haşrin cismaniyeti : insanların öldükten sonra tekrar diriltilip Allah‘ın huzurunda toplanmasının hem beden, hem de ruh itibariyle olması
hayat-ı içtimaiye : sosyal hayat
hilkat-i kâinat : kâinatın, evrenin yaratılışı
hüsn-ü tesir : iyi, güzel tesir
içtimaiyyun : sosyologlar
ihsânât-ı Rabbâniye : Allah’ın lütuf ve bağışları
iktifaen : yetinerek
iman-ı âhiret : âhirete iman
kàfile : grup, topluluk
kat’î : kesin bir şekilde
kesretli : çok sayıda
küllî : büyük, geniş, kapsamlı, tür
mahsulat : ürünler
makàsıd-ı İlâhiye : Allah’ın gözettiği yüce maksatlar, gayeler
mâneviyat : mânevî âleme ait olan şeyler
mazhar eylemek : eriştirmek, ayna yapmak
medar-ı saadet : mutluluk, huzur kaynağı, vesilesi
meşher : sergi
mevcudat : varlıklar
mezkûr : anılan, sözü geçen
mütemadiyen : sürekli olarak
mütenevvi : çeşitli
nev-i beşer : insanlar, insanlık
ruhâniyat âlemleri : ruhlar âlemi
saadet : mutluluk
sair : diğer, başka
taife : grup, topluluk
temerküz etmek : odaklaşmak, toplanmak
terhis etmek : göreve son vermek
teşekkürat : teşekkürler
uhrevî : âhirete ait
vücut giydirmek : var etmek, bir bedene sokmak
zemin : yer
Yükleniyor...