Hem madem bütün zîhayat mahlûkların, elleri yetişmediği ve iktidarları dairesinde olmayan bütün hâcâtlarını, bütün fıtrî matlaplarını bir nevi dua bulunan istidad-ı fıtrî ve ihtiyac-ı zarurî dilleriyle istedikleri vakitte, gayet rahîm ve işitici ve şefkatli bir dest-i gaybî tarafından verildiğinden ve ihtiyarî olan daavât-ı insaniyenin, hususan havasların ve nebîlerin dualarının on adetten altı yedisi hilâf-ı âdet makbul olmasından kat’î anlaşılıyor ki, her dertlinin âhını, her muhtacın duasını işiten ve dinleyen bir Semî’ ve Mücîb perde arkasında var, bakar ki, en küçük bir zîhayatın en küçük bir ihtiyacını görür ve en gizli bir âhını işitir, şefkat eder, fiilen cevap verir, memnun eder. Elbette ve herhalde hiçbir şüphe ihtimali kalmaz ki, mahlûkların en ehemmiyetlisi olan nev-i insanın en ehemmiyetli ve umumî ve umum kâinatı ve umum esmâ ve sıfât-ı İlâhiyeyi alâkadar eden bekà-i uhreviyeye ait dualarını içine alan ve nev-i insanın güneşleri ve yıldızları ve kumandanları olan bütün peygamberleri arkasına alıp onlara duasına âmin, âmin dedirten ve ümmetinden hergün her ferd-i mütedeyyin, hiç olmazsa kaç defa ona salâvat getirmekle onun duasına âmin, âmin diyen ve belki bütün mahlûkat o duasına iştirak ederek “Evet ya Rabbenâ! İstediğini ver; biz de onun istediğini istiyoruz” diyorlar. Bütün bu reddedilmez şerait altında bekà-i uhrevî ve saadet-i ebediye için Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın, haşrin hadsiz esbâb-ı mûcibesinden yalnız tek duası, Cennetin vücuduna ve baharın icadı kadar kudretine kolay olan âhiretin icadına kâfi bir sebeptir diye, Mücîb ve Semî’ ve Rahîm isimleri bizim sualimize cevap veriyorlar.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Altıncı Mes'ele / Sonraki Risale: Sekizinci Mes'elenin bir Hülâsası
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

adalet-i sermediye : sonsuz, daimî adalet
Âdem :
Âdil : sonsuz adalet sahibi, herşeye hakkını veren Allah
Adl : her hak sahibine hakkını veren, sonsuz adalet sahibi olan Allah
âh : inleme
âzâ : azalar, organlar
cemâl : güzellik
daavât-ı insaniye : insanların duaları
defter-i amel : insanın iyi ve kötü işlerinin kaydedildiği defter
dehşetli : korkunç, ürküntü
dest-i gaybî : görünmeyen el
dimağ : akıl, bilinç, beyin
ezelî : başlangıcı olmayan, sonsuz
fenalık : kötülük
fıtrî : doğal, yaratılıştan gelen
gayet : son derece
hâcât : ihtiyaçlar
hâdisât : olaylar
hadsiz : sayısız, sınırsız
Hakem : her şeyi gayelerine adaletle sevk eden Allah
Hakîm : hikmet sahibi; herşeyi hikmetle, belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde yaratan Allah
haşir : insanların öldükten sonra âhirette diriltilerek tekrar Allah’ın huzurunda toplanması
havas : seçkinler sınıfı, bilginler
hikmet : fayda, gaye; herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde yaratma sıfatı
hikmet-i ezeliye : Allah’ın ezelî hikmeti, herşeyi yerli yerinde ve bir gaye ve faydaya yönelik yapması
hikmetsizlik : anlamsızlık, gayesizlik, faydasızlık
hilâf-ı âdet : kuraldışı olarak
hukuk-u hayat : hayat hakkı
hususan : bilhassa, özellikle
hüsn-ü san’at : san’atın güzelliği
ihsas etmek : hissettirmek
ihtiyac-ı zarurî : yaratılıştan gelen zorunlu ihtiyaç
ihtiyarî : isteğe ve tercihe bağlı, iradeyle yapılan
iktidar : güç, kudret
intizam : düzen, tertip
istidad-ı fıtrî : doğal yetenek, kàbiliyet
kat’î : kesin bir şekilde
kemâl-i mizan : mükemmel ve kusursuz bir ölçü
mahlûk : yaratık
makbul : kabul gören, geçerli
masnuat : san’at eseri varlıklar
matlap : istek
mazlum : zulme uğramış
mizan : ölçü
muhakeme : değerlendirme, yargılama
muvazene : denge
nebat : bitki
nebî : peygamber
neşir : yayma, yayılma
nevi : tür
rahîm : özel şefkat ve merhamet sahibi
simurga : efsanevî zümrüd-ü anka kuşu
tâği : azgın, zulmeden
tarihçe-i hayat : hayat hikâyesi, biyografi
tenasüp : uygunluk, uyum
vech : şekil, yön
zîhayat : canlı, hayat sahibi
alâkadar : alakalı, ilgili
Aleyhissalâtü Vesselâm : Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun
âmin : “Allah’ım kabul eyle”
azamet : büyüklük
bedâhet : açıklık, aşikâr olma
bekà-i uhreviye : âhiretteki devamlılık, kalıcılık
ehemmiyetli : önemli
esbab-ı mucibe : gerektirici sebepler
esmâ : Allah’ın isimleri
ferd-i mütedeyyin : dindar şahıs
gayet : son derece
hadsiz : sınırsız
haşir ve neşir : öldükten sonra âhirette tekrar diriltilerek muhakeme için Allah’ın huzurunda toplanma ve tekrar dağılıp yayılma
haşr : insanların öldükten sonra tekrar diriltilip Allah’ın huzurunda toplanması
hayvanat : hayvanlar
hikmet : herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde yapma sıfatı
icad : var etme, vücuda getirme
iltibassız : karıştırmadan
intizam : disiplin, düzen
iştirak etmek : katılmak
kâfi : yeterli
kâinat : evren, yaratılan herşey
kalem-i kudret : Allah’ın kudret kalemi
kudret : Allah’ın bütün varlığı kuşatan güç ve iktidarı
küllî : bütün fertleri içine alan; tür, cins; kapsamlı varlık
küre-i arz : yerküre, dünya
mahlûkat : yaratılmışlar
mânidar : anlamlı
misal : benzer, örnek
mîzan : ölçü, ahenk
muntazam : düzenli, intizamlı
Mutasarrıf : sonsuz tasarruf hakkı olan, mülkünde dilediği gibi tasarruf eden, her işi kendi istek ve kurallarına göre idare eden Allah
Mücîb : bütün dualara, isteklere cevap veren Allah
nebâtât : bitkiler
nev-i insan : insan türü, insanlık
nihayetsiz : sonsuz
nümune : örnek, misal
Rahîm : rahmetinin çok özel tecellîleri olan, sonsuz şefkat ve merhamet sahibi Allah
rahmet : İlâhî şefkat, merhamet
saadet-i ebediye : sonsuz mutluluk
salâvat : Peygamberimize rahmet ve esenlik dileme
sehivsiz : yanılmaksızın
Semî’ : herşeyi duyan ve işiten Allah
sıfat-ı İlâhiye : Allah’ın sıfatları, vasıfları, nitelikleri
suhulet : kolaylık
taife : grup, topluluk
tebeddül : değişme
umum : bütün
umumî : genel, herkese ait
vücud : varlık
zemin : yer
zîhayat : canlı, hayat sahibi
ziynet : süs
Yükleniyor...