İkinci esas: Madem bir şeyi reddetmek başkadır ve onunla amel etmemek bütün bütün başkadır. Ve her hükûmette şiddetli muhalifler bulunur. Ve Mecusi hâkimiyeti altında Müslümanlar ve hükûmet-i İslâmiye-i Ömeriyede Yahudiler ve Hıristiyanlar bulunması ve âsâyişe ve idareye ilişmeyenin hürriyet-i şahsiyesi her hükûmette vardır ve ilişilmez. Ve hükûmet ele bakar, kalbe bakmaz. Ve madem âsâyişe ve idareye ve siyasete ilişmek isteyen herhalde hiç şüphesiz gazetelerle ve dünya hâdisâtı ile alâkadar olacak, tâ kendine yardım eden cereyanları ve vaziyetleri ve hâdisâtı bilsin, tâ yanlış ayağını atmasın. Ve Risale-i Nur ise, şakirtlerini o derece men etmiş ki, benim yakın dostlarım biliyorlar ki, yirmi beş senedir, değil gazeteleri okumak, belki sormasını ve merak etmesini ve düşünmesini bana terk ettirmiş. Şimdi on senedir kat’iyen dünya cereyanlarından ve vaziyetlerinden, Alman’ın mağlûbiyeti ve bolşeviğin istilâsından başka hiçbir haber almayacak derecede beni hayat-ı içtimaiyeden çekmiş. Elbette ve elbette, hikmet-i hükûmet ve kanun-u siyaset ve düstur-u adâlet bana ve benim gibi kardeşlerime ilişemez. Ve ilişen, herhalde ya evhamından, ya garazından veya inadından ilişir.

Üçüncü esas: Sabık mahkememizde bir müddeiumumînin yanlış bir mânâ ile Beşinci Şuâya dair suallerinde kanun hesabına değil, belki bir ölmüş şahsın dostluğu taassubu hesabına mânâsız ve lüzumsuz itirazları sebebiyle bu gelecek uzunca tafsilâtı vermeye mecbur oldum.

Evvelâ: Bu Beşinci Şuâyı hükümetin eline geçmeden evvel biz mahrem tutuyorduk. Hem bütün taharrilerde bende bulunmadı. Hem maksadı yalnız avâmın imanlarını şüphelerden ve müteşabih hadîsleri inkârdan kurtarmaktır. Dünya cihetine üçüncü, dördüncü derecede, dolayısıyla bakar. Hem verdiği haberler doğrudur. Hem ehl-i siyaset ve dünya ile mübareze etmiyor, yalnız ihbar eder. Hem şahısları tayin etmiyor. Küllî bir surette, bir hakikat-i hadîsiyeyi beyan eder. Fakat, o küllî hakikati bu asırdaki dehşetli bir şahsa tam tatbik etmişler. Onun için bu senelerde yeni telif edilmiş zannıyla itiraz ettiler. Hem o risalenin aslı, Dârü’l-Hikmetten daha eskidir. Yalnız bir zaman sonra tanzim edildi, Risale-i Nur’a girdi. Şöyle ki:..
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Üçüncü Şuâ / Sonraki Risale: Beşinci Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

alâkadar : alâkalı, ilgili
âsâyiş : kanuna uygunluk, barış içinde olma
avâm : halk tabakası, sıradan insanlar
beyan etmek : açıklamak, izah etmek
bolşevik : komünist
cereyan : akım, hareket
cihet : yön, taraf
düstur-u adâlet : adalet prensipleri
ehl-i dünya : dünyaya dalıp âhireti düşünmeyenler
ehl-i siyaset : siyasetle uğraşanlar, politikacılar
esas : husus
evham : kuruntular, şüpheler
evvel : önce
garaz : kötü kasıt
hâdisât : hâdiseler, olaylar
hakikat-i hadîsiye : hadîsin hakikati, içerdiği mânâ
hayat-ı içtimaiye : sosyal hayat
hikmet-i hükûmet : hükümetin karar ve uygulamaların özü, ruhu
Hürriyet : 1908 yılında, ikinci Meşrutiyetin ilânı ile birlikte gerçekleşen yeni sistemin halk arasındaki adı
hürriyet-i şahsiye : kişisel özgürlük
ihbar : haber verme
inkâr : kabul etmeme
istilâ : işgal, kaplama
kanun-u siyaset : siyaset kanunları
kat’iyen : kesinlikle
küllî : genel kapsamlı
mağlûbiyet : yenilgi
mahrem : gizli, kişiye özel
men etme : engelleme, yasaklama
mübareze : karşı koyma, çarpışma
müddeiumumî : savcı
müteşabih hadis : mânâsı açık olmayan hadîs
risale : mektup; Risale-i Nur’dan herbir bölüm
sabık : geçen, önceki
suret : şekil, biçim
şakirt : talebe, öğrenci
şuâ : ışın, güçlü ışık hüzmesi
taassup : aşırı derecede, körükörüne bağlılık
tafsilât : ayrıntılar
taharrî : araştırma, arama
tanzim : düzenleme, düzene koyma
tatbik etmek : uygulamak
tayin : belirtme
telif etme : yazma
zan : şüphe, sanma
Yükleniyor...