Dördüncü esas: Eskişehir Mahkemesi, yüzer risaleleri ve mektupları dört ay tetkikten sonra, yalnız yüz yirmi adamdan on beş adama altışar ay ceza ve bana da, yüz risaleden yalnız bir iki risalede on beş kelime ile, bir sene ceza verebildi. Tarîkatçilik ve cemiyetçilik ve şapka meselelerinde beraat ettirdiler. Biz dahi o cezayı çektik. Ondan sonra Kastamonu’da çok defa taharrilerde hiçbir ilişiğimi bulmadılar. Ve kaç sene evvel Isparta’da mahrem ve gayr-ı mahrem Risale-i Nur’un bütün eczaları bilâistisna hükûmetin eline geçti. Üç ay tetkikten sonra umumu sahiplerine iade edildi. Birkaç sene sonra, Denizli ve Ankara mahkemelerinde bütün risaleler iki sene kaldı. Tamamen bize iade edildi.

Madem hakikat budur. Beni ve Risale-i Nur’un şakirtlerini ittiham eden ve o gibi kanun namına kanunsuz ve garazla ve hissiyatla bizi muaheze edenler, elbette bizden evvel, hem Eskişehir Mahkemesini, hem Kastamonu hükûmetini ve zabıtasını, hem Isparta adliyesini, hem Denizli Mahkemesini, hem Ankara’nın Ağırceza Mahkemesini ittiham edip, onları—varsa—suçumuza tam teşrik ediyorlar. Çünkü bir suçumuz olsaydı, bu üç dört hükûmet yakınında çok zaman tecessüsüyle görmedi veya aldırmadı ve iki mahkeme iki sene inceden inceye bakıp bilmedi veya aldırmadı; bizden ziyade onlar suçlu olurlar. Halbuki bizde dünyaya karışmak arzusu bulunsaydı, böyle sinek vızıltısı gibi değil, top güllesi gibi ses ve patlak verecekti.

Evet, otuz bir (31) Mart’ta Divan-ı Harb-i Örfîde ve Mustafa Kemal’in hiddetine karşı, divan-ı riyasette şiddetli ve dokunaklı ve serbest müdafaa eden bir adam on sekiz sene zarfında kimseye sezdirmeden dünya entrikalarını çeviriyor diye onu ittiham eden, elbette bir garazla eder. Biz Denizli Müddeiumumîsinden ümit ettiğimiz gibi, Afyon Müddeiumumîsinden de ümit ederiz ki, bizi böylelerin itirazından ve garazlarından kurtarsın ve hakikat-ı adaleti göstersinler.

Beşinci esas: Risale-i Nur şakirtlerinin, mümkün olduğu kadar siyasete ve idare işine ve hükümetin icraatına karışmamak bir düstur-u esasîleridir. Çünkü hâlisâne hizmet-i Kur’âniye, onlara herşeye bedel, kâfi geliyor.

Hem şimdi hükmeden öyle kuvvetli cereyanlar içinde siyasete girenlerden hiçbir kimse, istiklâliyetini ve ihlâsını muhafaza edemez.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Üçüncü Şuâ / Sonraki Risale: Beşinci Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

bedel : karşılık
beraat : temize çıkma, suçsuz olduğunun anlaşılması
bilâistisna : istisnasız
cemiyetçilik : cemiyet taraftarlığı
cereyan : akım, hareket
divan-ı riyaset : başkanlık makamı
düstur-u esasî : temel prensip, esas düstur
ecza : bütünü oluşturan parçalar, bölümler
entrika : dalavere, dolap çevirme
esas : husus
garaz : kötü kasıt
gayr-ı mahrem : gizli olmayan
hakikat : gerçek, asıl ve esas
hakikat-ı adalet : adaletin aslı, esası
hâlisâne : samimî, ihlâsla
hiddet : öfke
hissiyat : hisler, duygular
hizmet-i Kur’âniye : Kur’ân hizmeti
ihlâs : samimiyet, ibadet ve davranışlarda sadece Allah rızasını gözetme
istiklâliyet : müstakil oluş, bağımsızlık
ittiham : suçlama
mahrem : gizli
muaheze eden : sorgulayan, hesaba çeken
muhafaza : koruma, saklama
müddeiumumî : savcı
namına : adına
risale : mektup; Risale-i Nur’dan herbir bölüm
sezdirme : belirtme, işaret etme
şakirt : öğrenci, talebe
taharrî : araştırma, arama
tarîkatçılık : tarîkata mensup, üye olma
tecessüs : gizlice araştırma
teşrik etmek : ortak etmek
tetkik : inceleme, araştırma
umum : bütün
zarfında : içinde
ziyade : çok, fazla
Yükleniyor...