İşte bu hakikate binaendir ki; Ayasofya’yı puthane ve Meşîhatı kızların lisesi yapan bir kumandanın keyfî kanun namındaki emirlerine fikren ve ilmen taraftar değiliz. Ve şahsımız itibarıyla amel etmiyoruz. Ve bu yirmi sene işkenceli esaretimde eşedd-i zulüm şahsıma edildiği halde siyasete karışmadık, idareye ilişmedik, âsâyişi bozmadık. Yüz binler Nur arkadaşım varken, âsâyişe dokunacak hiç bir vukuatımız kaydedilmedi. Ben şahsım itibarıyla hiç hayatımda görmediğim bu âhir ömrümde ve gurbetimde şiddetli ihanetler ve damarıma dokunduracak haksız muameleler sebebiyle yaşamaktan usandım. Tahakküm altındaki serbestiyetten dahi nefret ettim. Size bir istida yazdım ki, herkese muhalif olarak ben beraatimi değil, belki tecziyemi talep ediyorum ve hafif cezayı değil, sizden en ağır cezayı istiyorum. Çünkü, bu emsalsiz, acip zulmî muameleden kurtulmak için, ya kabre veya hapse girmekten başka çarem yok. Kabir ise, intihar caiz olmadığından ve ecel gizli olmasından şimdilik elime geçmediğinden, beş altı ay HAŞİYE tecrid-i mutlakta bulunduğum hapse razı oldum. Fakat, bu istidayı mâsum arkadaşlarımın hatırları için şimdilik vermedim.

Rabian: Benim bu otuz sene hayatımda ve yeni Said tabir ettiğim zamanımda bütün Risale-i Nur’da yazdıklarım ve şahsıma temas eden hakikatlerinin tasdikiyle ve benimle ciddî görüşen ehl-i insaf zâtların ve arkadaşların şehadetleriyle iddia ediyorum ki: Ben nefs-i emmâremi elimden geldiği kadar hodfuruşluktan, şöhretperestlikten, tefahurdan men’e çalışmışım ve şahsıma ziyade hüsn-ü zan eden Nur talebelerinin belki yüz defa hatırlarını kırıp cerh etmişim.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

HAŞİYE : Şimdi on yedi ay oldu, aynı hal devam eder.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Üçüncü Şuâ / Sonraki Risale: Beşinci Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

acip : acaip, tuhaf
âhir : son
âsâyiş : bir yerin düzen ve güvenlik içinde bulunması durumu, düzenlilik, güvenlik
beraat : temize çıkma, suçsuz olduğunun anlaşılıp serbest bırakılma
bîçare : çaresiz, zavallı
binaen : –dayanarak, dolayı
caiz : sakıncasız, uygun
cerh etmek : kırmak, yaralamak
ciddî : mühim, önemli
dellâl : duyurucu, ilân edici
dünyevî : dünya ile ilgili
ecel : ölüm vakti
ehl-i insaf : insaflı olanlar
emâre : belirti, işaret
emsalsiz : benzersiz, eşsiz
eşedd-i zulüm : zulmün en şiddetlisi
faraza : varsayalım ki
hakikat : doğru gerçek
haşiye : dipnot, açıklayıcı söz
hodfuruşluk : kendi kendini beğendirmeye çalışma
hüsn-ü zan : güzel düşünce
iddia etmek : savunduğu fikirde ısrar etmek
ihanet : haksız yere tahkir etme; hıyanet, hainlik
ihlâs : samimiyet, ibadet ve davranışlarda sadece Allah rızasını gözetme
istidâ : dilekçe, müracaat dilekçesi
keyfî : isteğe, arzuya göre
makamat : makamlar
men’ : mâni olma; yasaklama
muamele : davranış
muhalif : aykırı, farklı
mücevherat dükkânı : içerisinde kıymetli taşların, sanat eserlerinin satıldığı dükkân
nam : ad, isim, ünvan
nefs : insanı daima kötülüğe, yasak zevk ve isteklere sevk eden duygu
nefs-i emmâre : hazır zevke düşkün ve insanı kötülüğe sevk eden duygu
rabian : dördüncü olarak
serbestiyet : serbestlik
şehadet : şahitlik, tanıklık
şöhretperestlik : şöhret düşkünlüğü
tabir : ifade
tahakküm : baskı, zorbalık
tasdik : doğrulama, onaylama
tecrid-i mutlak : yalnız başına bırakma; hücre hapsi
tecziye : cezalandırma
tefahur : yaptıklarıyla övünme, böbürlenme
vukuat : toplumu rahatsız eden ve emniyeti ilgilendiren olaylar
ziyade : fazla, çok
zulmî : zalimane zulmederek
Yükleniyor...