Ehl-i vukufun insaflı hocalarından üç sualim var:

Birisi: Bir adam, diğer bir adamı sâfi bir niyetle onu methetmekle mes’ul olur mu? Hususan o istemediği, elinden geldiği kadar o medihleri ya red veya başkasına çevirdiği ve o hâlis dostunu kaçırmamak için onu tekdir etmeyip, methini yüz derece haddimden fazladır diye sükût ile mukabele etmesi hiç hodfuruşluk sayılır mı?

İkinci sual: Acaba ortalıkta din aleyhinde bu dehşetli hücumlar ve dağ gibi dinî meseleler içinde Nur şakirtlerinden bir hakikat âşıkı, zararsız ve cüz’î bir hatâ-i ilmî ve yanlış bir kanaati cihetinde böyle tekdir ve tezyife müstehak olur mu? Siz gibi üstadlardan, medhiye yazan talebe şefkatle hatâsını ihtar beklerken, böyle adliye eliyle tokatlamak caiz olur mu?

Üçüncü sual: Bu yirmi senedir hadsiz muarızlara karşı sarsılmayan ve yüz binler muhtaçların imanlarını kuvvetlendiren Risale-i Nur’a bir iki mesele için bu tarz tenkidiniz yakışır mı? Hem o müdakkik âlimlere bunu hatırlatıyorum ki, raporlarında, Ahmet Feyzi’nin methiyesinin başında bir mektubumu görmelerinden, güya o medihleri ben kendime yapmışım gibi tenkit ediyorlar. Halbuki o mektubum benim şahsımın hakkındaki medihlerini kabul etmemek ve kaldırmak içindi ki, bir kısmını kaldırdım, bir kısmını da tâdil edecektim. Fakat acele edip tam yapmadan o mektubu bir kardeşime göndermiştim. Onlar dahi o mahrem methiyenin başına koyup hususî bir zâta gönderdikleri zaman hükûmetin eline geçmiş. Acaba böyle hususî takriz ve sırf ilmî ve bir kanaat-i vicdaniye ve mahrem arkadaşların mâbeyninde ve sonra tam tâdil etmek fikriyle bir meşveret tarzında gezmesi, bu şiddetli itiraza müstehak olur mu?
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Üçüncü Şuâ / Sonraki Risale: Beşinci Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

ahkâm : hükümler, esaslar
âlim : ilim sahibi, çok bilgili olan
caiz : sakıncasız, doğru
cihet : yön, taraf
cüz’î : ferdî; küçük, sınırlı
güya : sanki
hadsiz : sonsuz
hakikat : doğru gerçek
hâlis : içten, samimi
hatâ-i ilmî : ilimdeki hata
hodfuruşluk : kendini beğendirmeye çalışma
hususan : bilhassa, özellikle
hususî : özel
ihtar : hatırlatma, ikaz
kanaat : görüş, fikir
kanaat-i vicdaniye : vicdanî kanaat, vicdana ait fikir
mâbeyn : ara
mahrem : gizli
mecmua : kitap
medar : sebep, dayanak
medhiye : övgü
medih : övgü
mes’ul : sorumlu
meşveret : işlerin istişare (danışıp görüşme) yoluyla halledilmesi
muarız : karşı gelen
mukabele etme : karşılık verme
müdakkik : dikkatli, araştırıcı
müstehak olma : hak etme, lâyık olma
müstehak : hak etmiş, lâyık
sâfî : duru, katıksız, temiz
sükût : sessiz kalma, susma
şakirt : öğrenci, talebe
tâdil etmek : düzeltmek, ıslah etmek
taharrî : araştırma, inceleme
takriz : bir şeyi veya bir eseri beğendiğini söyleme ve bu gayeyle yazılan yazı
taltif : iyilik ve güzellikle muamele etmek
tekdir : azarlama
tenkit : eleştiri
teşvik : şevklendirme
tezyif : alay etme, küçük düşürme
üstad : hoca, öğretmen
zât : kendi
zâyi : elden çıkan, kaybolan, zarar, ziyan
Yükleniyor...