Üçüncü nokta: Ey müdakkik ve hakikatli ve insaflı ehl-i vukuf âlimlerimiz. Eskiden beri ehl-i ilim mâbeyninde bir makbul âdet-i müstemirreye binaen, yeni telif edilen güzel kitapların âhirlerinde başkaların o kitaba methiyeleri ve takrizleri ve mübalâğane ve bazan müfritâne senâları yazılıp neşredildiği ve müellif kemâl-i memnuniyetle o takrizcilere minnettar olduğu ve rakipleri dahi onu hodfuruşlukla ittiham etmedikleri halde, Nurun bir kısım has ve hâlis şakirtlerinin ve merhum Hasan Feyzi ve şehid Hâfız Ali tarzında yazdıkları takrizleriyle aleyhime şiddetli hücum eden pek çok insafsız muarızlara karşı aczime, zaafıma, garipliğime, kimsesizliğime yardım ve Nurlara muhtaçları teşvik fikriyle olan methiyelerini bütün bütün reddetmediğimi ve şahsıma ait kısmını Nurlara çevirdiğimi bir hodfuruşluk telâkki etmenizi kemâl-i dikkatinize ve tahkikî ilminize ve şefkatkârâne muavenetinize ve insafınıza yakıştıramadığımdan müteessir oldum. Ve o methiyeleri yazan sâfi arkadaşlarımın hiç siyaseti düşünmeyerek riyazî bir hesapla, “Mânâ-yı işârî külliyetinin bir mâsadakı ve cüz’î bir ferdi bu zamanda Risale-i Nur’dur” demelerine hatâ denilmez. Çünkü zaman tasdik ediyor. Haydi, çok mübalâğa veya hatâ dahi olsa, ilmî bir hatâdır. Herkes kendi kanaatini yazabilir. Acaba, şeriatta on iki mezhep, hususan Hanefî, Mâlikî, Şâfiî, Hanbelî mezheplerinde ve yetmişe yakın ilm-i kelâm ve usulüddin dairesindeki allâmelerin fırkalarında ne kadar ayrı ayrı kanaatler ve fikirler kitaplara yazılmış, bilirsiniz. Halbuki bu zaman kadar, hiç bir zaman, din âlimlerinin ittifakına ve münakaşa etmemesine muhtaç olmamış. Şimdilik teferruattaki ihtilâfı bırakmaya ve medar-ı münakaşa etmemeye mecburuz.
• • •
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Üçüncü Şuâ / Sonraki Risale: Beşinci Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

acz : acizlik, güçsüzlük
âhir : son
allâme : büyük âlim
cüz’î : ferdî; küçük, sınırlı
ehl-i vukuf : bilirkişi
ferdî : Kur’ân’ın işaret ettiği şahıs, olay veya şahs-ı manevîlerin her biri
fırka : grup
hâlis : içten, samimi
hodfuruşluk : kendi kendini beğendirmeye çalışma
hususan : bilhassa, özellikle
ihtilâf : uyuşmazlık, ayrılık
ilm-i kelâm : iman hakikatlerini ispat eden ve açıklayan bilim dalı
ittifak : birlik, oy birliği
ittiham etme : suçlama
kanaat : görüş, fikir
kemâl-i dikkat : tam bir dikkat
kemâl-i memnuniyet : tam bir memnuniyetlilik, hoşnutluk
külliyet : genellik, kapsamlılık
mânâ-yı işârî : işaret edilen mânâ, Kurân’ın mânâ tabakalarından birisi
mâsadak : bir söz veya hükmü doğrulayan husus, doğrulayıcı bir mânâ
medâr-ı münâkaşa : münakaşaya sebep, gerekçe
merhum : rahmete kavuşmuş, vefat etmiş
methiye : övgü, övgüye ait
mezhep : dinde tutulan yol
minnettar olma : şükran duyma
muarız : karşı gelen
muavenet : yardımlaşma
mübalâğa : abartı
müellif : telif eden, yazan
müfritâne : çok aşırıya kaçarak
münakaşa : tartışma
müteessir : etkilenen, üzüntülü
neşr : yayma
riyazî : matamatikle ilgili
sâfî : duru, temiz
senâ : övme, methetme
şakirt : öğrenci, talebe
şefkatkârâne : şefkatli bir şekilde
şehid : Allah yolunda canını feda eden Müslüman
şeriat : Allah tarafından bildirilen emir ve yasaklara dayanan hükümlerin hepsi
tahkikî : araştırmaya dayanan
takriz : bir şeyi veya bir eseri beğendiğini söyleme ve bu gayeyle yazılan yazı
tasdik etmek : doğrulamak, onaylamak
teferruat : ayrıntılar
telâkki : anlama, kabul etme
telif edilen : yazılan
teşvik : şevklendirme
usulüddin : din usulü, din metodolojisi
zaaf : zayıflık, güçsüzlük
Yükleniyor...