Hücumat-ı Sitte ve Zeyli, hem yirmi sene evvel, hem şiddetli ve zâlimâne bir tecavüze karşı, hem gayet mahrem, hem mahkemeleri görmüş, hem hiddet zamanında yazılmış, hem İkinci Harb-i Umumî zamanı, o hiddeti haklı göstermişken; şimdi yazılmış gibi suç sayıp müsadere etmek, adâletten çok uzaktır.
“Hücumat-ı Sittenin Zeyli” başlıklı yazı, “İstikbalde gelecek nefret ve tahkirden sakınmak için şu mahrem zeyl yazılmıştır. Yani, ‘Tuh o asrın gayretsiz adamlarına!’ denildiği zaman, yüzümüze tükrükleri gelmemek veyahut silmek için yazılmıştır. Avrupa’nın insaniyetperver maskesi altındaki vahşî reislerinin sağır kulakları çınlasın ve bu vicdansız gaddarları bize musallat eden o zâlimlerin görmeyen gözlerine sokulsun! Bu asırda yüz bin cihette ‘Yaşasın Cehennem’ dedirten mimsiz medeniyetperestlerin başlarına vurulmak için yazılmış bir arzuhaldir” yazısıyla başlıyor.

“Bu yakınlarda ehl-i ilhadın perde altında tecavüzleri gayet çirkin bir suret aldığından, çok bîçare ehl-i imana ettikleri zâlimâne ve dinsizcesine tecavüz nev’inden, hususî ve gayr-ı resmî, kendim tamir ettiğim bir mâbedimde bana ve hususî bir iki kardeşimle hususî ibadetime ve gizli ezan ve kàmetimize müdahale edildi. ‘Niçin Arabî kàmet ediyorsunuz ve gizli ezan okuyorsunuz?’ denildi. Sükûtta sabrım tükendi. Kàbil-i hitap olmayan öyle vicdansız alçaklara değil, belki milletin mukadderatıyla keyfî istibdatla oynayan bir kısım firavunmeşrep gizli komitenin başlarına derim ki: Ey ehl-i bid’a ve ilhad! Altı sualime cevap isterim.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Üçüncü Şuâ / Sonraki Risale: Beşinci Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

Arabî : Arapça
arzuhal : dilekçe, hâlini bildirme
asır : yüzyıl
bîçare : çaresiz, zavallı
cihet : şekil, yön
ehl-i bid’a : dinin aslında olmadığı halde, sonradan çıkarılan zararlı şeyleri dine mal etmeye çalışanlar
ehl-i ilhad : hak yolundan çıkıp bâtıl yola sapanlar, imansızlar
ehl-i iman : mü’minler, iman edenler
ekseri : çoğunluk
Esmâ-i Hüsna : Cenâb-ı Hakkın en güzel isimleri
firavunmeşrep : benlik ve enaniyet cihetiyle firavunluk derecesinde olan
gaddar : acımasız
gayr-i resmî : resmî olmayan
hakaik-i İlâhiye : Allah’ın zât ve sıfatlarına ait gerçekler; İlâhî hakikatler, esaslar
hiddet : öfke, kızgınlık
Hücumat-ı Sitte : altı hücum; şeytanın desiselerine karşı yazılan bir eser; Yirmi Dokuzuncu Mektubun Altıncı Risale olan Altıncı Kısım
İkinci Harb-i Umumî : İkinci Dünya Savaşı
inhisar-ı hizmet : yalnızca ona hizmet etmek
insaniyetperver : insanları ve insanlara hizmet etmeyi seven
ism-i nuranî : nurlu isim
istibdat : baskı, zulüm
istikbal : gelecek zaman
kàbil-i hitap : hitap edilebilen, kendisiyle konuşulabilen
kàmet : farz namaza durmadan önce okunan ezan
komite : belli bir amaç için bir araya gelen ve faaliyet gösteren topluluk
mâbed : ibadet edilen yer
mahrem : gizli olan, herkese söylenmeyen
mimsiz medeniyetperest : “deniyetperst”, aşağılık şeylere düşkün kimse
mukadderat : Allah tarafından takdir olunmuş, ileride meydana gelecek hâller ve olaylar
musallat : sataşan
müdahale : karışma
müsadere : yasak edilen bir şeyin kanuna göre elden alınması
müşkülat : zorluklar, güçlükler
nev’ : tür, çeşit
Nur : bütün varlığı aydınlatan, bütün nurlar kendi nurunun zayıf bir gölgesi olan ve her çeşit nuru yaratan Allah
reis : başkan
suret : biçim, şekil
sükût : sessiz kalma, susma
şiddet-i şevk : şiddetli arzu ve istek
tahkir : aşağılama, hakaret etme
tecavüz : haddi aşma, ileri gitme, saldırma
vahşî : medeni olmayan, yabanî
zâlim : zulmeden, haksızlık eden
zâlimâne : zâlimce
zeyl : ek, ilave
Yükleniyor...