On Altıncı Mektup
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

اَلَّذِينَ قاَلَ لَهُمُ النَّاسُ اِنَّ النَّاسَ قَدْ جَمَعُوا لَكُمْ فاَخْشَوْهُمْ فَزَادَهُمْ اِيمَانًا وَقاَلوُا حَسْبُناَ اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ
1
Şu Mektup 2 فَقُولاَ لَهُ قَوْلاً لَيِّنًا sırrına mazhar olmuş, şiddetli yazılmamış. Çoklar tarafından sarihan ve mânen gelen bir suale cevaptır. Şu cevabı vermek benim için hoş değil; arzu etmiyorum. Herşeyimi Cenâb-ı Hakkın tevekkülüne bağlamıştım. Fakat ben kendi halimde ve âlemimde rahat bırakılmadığım ve yüzümü dünyaya çevirdikleri için, Yeni Said değil, bilmecburiye Eski Said lisanıyla, şahsım için değil, belki dostlarımı ve Sözlerimi ehl-i dünyanın evham ve eziyetinden kurtarmak için, hakikat-i hali hem dostlarıma, hem ehl-i dünyaya ve ehl-i hükme beyan etmek için, Beş Noktayı beyan ediyorum.

BİRİNCİ NOKTA

Denilmiş: “Niçin siyasetten çekildin, hiç yanaşmıyorsun?”

Elcevap: Dokuz on sene 3 evveldeki Eski Said, bir miktar siyasete girdi. Belki siyaset vasıtasıyla dine ve ilme hizmet edeceğim diye beyhude yoruldu. Ve gördü ki, o yol meşkûk ve müşkülâtlı ve bana nisbeten fuzuliyâne, hem en lüzumlu hizmete mâni ve hatarlı bir yoldur. Çoğu yalancılık; ve bilmeyerek ecnebî parmağına âlet olmak ihtimali var.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Onlar öyle kimselerdir ki, insanlar onlara ‘Düşman size karşı büyük bir kuvvet topladı; onlardan korkun’ dedikleri zaman onların imanı ziyadeleşti ve ‘Allah bize yeter; O ne güzel vekildir’ dediler.” Âl-i İmrân Sûresi, 3:173.
2 : “Ona yumuşak bir dille söz söyleyin.” Tâhâ Sûresi, 20:44.
3 : Şimdi otuz seneden geçti.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Üçüncü Şuâ / Sonraki Risale: Beşinci Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âlem : dünya
beyan : açıklama
beyhude : boşu boşuna
bilmecburiye : zorunlu olarak
Cenâb-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan şeref ve yücelik sahibi Allah
ecnebî : yabancı
ehl-i dünya : dünyaya dalıp, âhireti düşünmeyenler
ehl-i hüküm : hükmedenler, hüküm verenler
evham : vehimler, kuruntular
fuzuliyâne : lüzumsuz, boş
hakikat-i hal : işin aslı, gerçeği
hatarlı : tehlikeli
lisan : dil
mânen : mânevî olarak
mani : engel
mazhar : ayna olma, erişme
meşkûk : şüpheli
müşkülâtlı : zor, güç
nisbeten : göre; oranla
sarihan : açık bir şekilde
tevekkül : Allah’a dayanma ve Onu vekil kabul etme
Yükleniyor...