İşte, şu nümuneler gibi çok şeyler var ve bereket-i İlâhiyenin çok cihetleri var. Bu köy halkı çoğunu bilirler. Fakat sakın bunları fahr için zikrediyorum zannetmeyiniz. Belki mecbur oldum. Hem benim için iyiliğe bir medar olduğunu düşünmeyiniz. Bu bereketler, ya yanıma gelen hâlis dostlarıma ihsandır; veya hizmet-i Kur’âniyeye bir ikramdır; veya iktisadın bereketli bir menfaatidir; veyahut “Yâ Rahîm, yâ Rahîm” ile zikreden ve yanımda bulunan dört kedinin rızıklarıdır ki, bereket suretinde gelir, ben de ondan istifade ederim. Evet, hazin mırmırlarını dikkatle dinlesen, “Yâ Rahîm, yâ Rahîm” çektiklerini anlarsın.

Kedi bahsi geldi, tavuğu hatıra getirdi. Bir tavuğum var. Şu kışta yumurta makinesi gibi, pek az fasılayla hergün rahmet hazinesinden bana bir yumurta getiriyordu. Hem birgün iki yumurta getirdi, ben de hayrette kaldım. Dostlarımdan sordum, “Böyle olur mu?” dedim. Dediler: “Belki bir ihsan-ı İlâhîdir.” Hem şu tavuğun yazın çıkardığı küçük bir yavrusu vardı. Ramazan-ı Şerifin başında yumurtaya başladı, tâ kırk gün devam etti. Hem küçük, hem kışta, hem Ramazan’da bu mübarek hali bir ikram-ı Rabbânî olduğuna, ne benim ve ne de bana hizmet edenlerin şüphemiz kalmadı. Hem ne vakit annesi kesti, hemen o başladı, beni yumurtasız bırakmadı.

İKİNCİ VEHİMLİ SUAL: Ehl-i dünya diyorlar ki: “Sana nasıl emniyet edeceğiz ki, sen dünyamıza karışmayacaksın? Seni serbest bıraksak belki dünyamıza karışırsın. Hem nasıl bileceğiz ki, sen kurnazlık yapmıyorsun? Kendini târik i dünya gösterip, halkın malını zâhiren almaz, gizli alır bir kurnazlık olmadığını nasıl bileceğiz?”

Elcevap: Yirmi sene evvelki Divan-ı Harb-i Örfîde ve hürriyetten daha evvel zamanda çoklara malûm hal ve vaziyetim ve İki Mekteb-i Musibetin Şehadetnâmesi namında o zaman Divan-ı Harpteki müdafaatım kat’î gösterir ki, değil kurnazlık, belki ednâ bir hileye tenezzül etmez bir tarzda hayat geçirmişim. Eğer hile olsaydı, bu beş sene zarfında sizlere temellükkârâne bir müracaat edilecekti. Hileli adam kendini sevdirir, kendini çekmez. İğfal ve aldatmaya daima çalışır.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Üçüncü Şuâ / Sonraki Risale: Beşinci Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

bahis : konu
bereket : Allah’tan gelen bolluk, nimet
bereket-i İlâhiye : Allah’tan gelen bereket, bolluk
cihet : yön, taraf
Divân-ı Harb-i Örfî : İttihad ve Terakki hükûmeti zamanında kurulan ve oldukça sert kararlar alan sıkıyönetim mahkemesi
ednâ : en basit, en küçük
ehl-i dünya : dünyaya dalıp, âhireti düşünmeyenler
emniyet : güvenme
fahr : gurur, övünme
fasıla : ara
hal : durum
hâlis : samimi, temiz
hazin : hüzünlü, acıklı
hile : aldatma
hizmet-i Kur’âniye : Kur’ân hizmeti
hürriyet : 1908’de II.Meşrutiyet’in ilânı ile birlikte gerçekleşen yeni sistemin halk arasındaki adı
iğfal : gaflete düşürerek kandırma, aldatma
ihsan : bağış, lütuf
ihsan-ı İlâhî : Allah’ın ihsanı, ikramı, bağışı
ikram : bağış, iyilik
ikrâm-ı Rabbani : herbir varlığa muhtaç olduğu şeyleri veren, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulunduran Allah’ın bağış ve ihsanı
iktisat : tutumluluk
istifade : faydalanma
kat’î : kesin
malûm : bilinen, belli
medar : vesile, sebep
menfaat : yarar, fayda
müdafaat : savunmalar
nam : ad
nümune : örnek, misal
rahmet : İlâhî şefkat, merhamet ve ihsan
Ramazan-ı Şerif : mübarek, şerefli Ramazan ayı
rızık : Allah’ın ihsan ettiği nimetler, yiyecekler
suret : şekil, biçim
târik-i dünya : dünyayı terk eden
temellükkârâne : dalkavukluk göstererek, yaltaklanarak
tenezzül : inme, alçalma
vehim : kuşku, kuruntu
yâ Rahîm : ey rahmeti herşeyi kuşatan, sonsuz şefkat ve merhamet sahibi Allah
zâhiren : görünüşte
zarfında : içinde
zikir : Allah’ı anma
zikretmek : anmak, hatırlatmak
Yükleniyor...