Sayın savcı, “Bediüzzaman’a olan hürmetin şekli diğer müfessirlerde görülemiyor” dedi. Doğrudur. Hürmet ve tâzim büyüklük ve kemâlâtın derecesine, minnet ve şükran da elde edilen istifadenin miktarına göre olduğuna nazaran, Bediüzzaman’ın eserlerinden azîm faideler elde ediliyor ki, ona olan tâzim ve minnettarlıklar da görülmemiş bir şekilde oluyor.

Yirminci asrın en büyük bir İslâm mütefekkiri ve müellifi olan Bediüzzaman’ı, komünist ve masonlar bizlere, bilhassa gençliğimize tanıtmamaya çalışmışlardır. Fakat uyanık Türk-İslâm milleti ve gençliği, o din kahramanı Üstadı tanımış, istifade etmiş ve ettirmiştir. İşte bunun içindir ki, Bediüzzaman’a karşı olan fevkalâde bağlılık ve itimat sarsılmayacaktır.

Risale-i Nur’daki âyetler, Kur’ân-ı Hakîmin en büyük mu’cizesi olan hususiyetleri kaybettirilmeden, büyük bir san’at ve maharetle Türkçemize tefsir edildiği için, Risale-i Nur’u kadın, erkek, memur ve esnaf, âlim ve feylesof gibi her türlü halk tabakası okuyup anlayabiliyor. Kendi istidatları nisbetinde gördükleri istifadeler karşısında ona bir kat daha sarılıyorlar. Liseliler, üniversiteliler, profesörler, doçentler, feylesoflar okuyorlar. Bu münevver sınıflar, fevkalâde istifade ettikleri gibi, Risale-i Nur’un harikulâdeliğini ve telif san’atındaki üstünlüğünü tasdik edip hayretler içerisinde bütün külliyatı okumak iştiyakına sahip oluyorlar.

Bediüzzaman’ı ve Risale-i Nur’u her yeni tanıyan müdrik ve takdirkâr kimseler, daha evvel tanımadıklarına binler teessüf edip kaybettikleri zamanları telâfi edebilmek için müsait vakitlerini boşa sarf etmeyerek, beş dakikalık bir zamana dahi ehemmiyet verip, geceli gündüzlü Risale-i Nur’a çalışmaya başlıyorlar. Bu rağbet ve şiddetli alâka hiçbir psikolog, sosyolog ve feylesofun eserinde görülmemiştir. Onlardan ancak tahsilli kimseler istifade edebilmişlerdir. Bir ortaokul çocuğu veya okumasını bilen bir kadın, büyük bir feylesofun eserini okuduğu zaman istifade edememiştir. Fakat Risale-i Nur’dan herkes derecesine göre istifade etmektedir.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Üçüncü Şuâ / Sonraki Risale: Beşinci Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âlim : ilim sahibi, çok bilgili olan
asır : yüzyıl
azîm : büyük
bilhassa : özellikle
evvel : önce
fevkalâde : olağanüstü
feylesof : filozof; felsefe ile uğraşan, felsefeci
harikulâde : olağanüstü
hususiyet : özellik
hürmet : saygı
istidat : kàbiliyet, yetenek
istifade : faydalanma, yararlanma
iştiyak : arzu, istek
itimat : dayanma, güvenme
kemâlât : faziletler, iyilikler; ahlâk ve huy güzellikleri
Kur’ân-ı Hakîm : her âyet ve sûresinde sayısız hikmet ve faydalar bulunan Kur’ân
maharet : beceri, hüner
minnet : iyilik karşısında kendini borçlu hissetmek
minnettarlık : şükran duymak, iyilik karşısında kendini borçlu hissetmek
mu’cize : benzerini yapma noktasında başkalarını âciz bırakan olağanüstü şey
müdrik : idrak eden, kavrayan, anlayan
müellif : telif eden, yazar
münevver : aydın kişi
müsait : uygun
mütefekkir : düşünen, tefekkür eden
nazaran : bakarak, –göre
nisbetinde : ölçüsünde, oranında
psikolog : ruh ilmi ile uğraşan kimse, ruh bilimci
rağbet : ilgi, istek
sarf etme : harcama, kullanma
sosyolog : toplum bilimi uzmanı, toplum bilimci
şükran : minnettarlık, teşekkür
tahsilli : okumuş, ilim sahibi
takdirkâr : takdir eden, beğeniyi ifade eden
tasdik : doğrulama, onaylama
tâzim : büyüklüğünü dile getirme
teessüf : üzülme, hayıflanma
tefsir : Kur’ân-ı Kerimi mânâ bakımından açıklayan, yorumlayan kitap
telâfi : tamamlama, eksiği giderme
telif : yazma, kaleme alma
Yükleniyor...