Sayın hâkimler; Otuz üç âyât-ı kerîmenin işârâtı ve İmam-ı Ali (r.a.) ve Gavs-ı Âzamın (r.a.) ve yüzlerce ehl-i tahkikin takdirkârâne beyanatıyla bir nur-u Kur’ân olduğu ve ona yapışanların inşaallah imanlarını kurtaracakları kat’î tahakkuk eden Risale-i Nur kat’iyen söndürülemez, kaybedilemez. Buna misâl: Yirmi beş seneden beri onu imha etmek gayesiyle yapılan hücumlar, bilâkis onun fevkalâde yayılmasına ve parlamasına vesile oldu. Çünkü onun sahibi, ezelden ebede kadar herşey kudret-i ezelîsinde ve emrinde olan bir Sultan-ı Zülcelâldir. Çünkü onun hakaikleri Kur’ân’ın hakikatleridir ve Cenâb-ı Hakkın hıfz ve inâyetiyle daima parlayacaktır inşaallah...

Sayın hâkimler; İman ve İslâmiyeti en yüksek bir sevgi ve iştiyakla öğreten ve rıza-yı İlâhîden başka bir hedef ve maksat tanımayan ve bu asırda Kur’ân’ın bir mu’cize-i kübrası ve tefsir-i nuranîsi olduğu kat’î tahakkuk eden Risale-i Nur’u okumak ve yazmak ve onun hakaik-i imaniyeyi ders veren risalelerini mü’min kardeşlerine vermek bir suç ise; ve dinin evâmir-i kudsiyesinden olan râbıta-i diniye ve uhuvvet-i İslâmiye ve Allah sevgisi uğrunda iman ve Kur’ân yolunda birleşmek gibi mukaddes ve İlâhî ve uhrevî kardeşlik bir cemiyet ise, böyle mübarek bir cemiyete mensup olmak benim için büyük bir saadettir. Ve her türlü taltif ve nişanların üstünde bir bahtiyarlıktır. Böyle bir saadet ve bahtiyarlığı kazandıran Risale-i Nur’un talebesi olmak gibi büyük bir lûtfu benim gibi bir bîçareye nasip eden Allah’a hadsiz şükürler olsun.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Üçüncü Şuâ / Sonraki Risale: Beşinci Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

asır : yüzyıl
âyât-ı kerîme : şerefli âyetler, Kur’ân’ın herbir cümlesi
bahtiyarlık : mutluluk
beyanat : açıklamalar
bîçare : çaresiz, zavallı
bilâkis : aksine, tersine
cemiyet : dernek, topluluk
Cenâb-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan şeref ve yücelik sahibi Allah
daima : sürekli
ebed : sonu olmayan, sonsuz
ehl-i tahkik : gerçeği araştıran ve delilleriyle bilen âlimler
evâmir-i kudsiye : kutsal emirler
ezel : bir başlangıç noktası olmayan, sonsuz
fevkalâde : olağanüstü
hadsiz : sonsuz
hakaik : hakikatler; doğru ve gerçekler, asıl ve esaslar
hakaik-i imaniye : iman hakikatleri
hakikat : doğru gerçek
hıfz : koruma, saklama, muhafaza etme
hücum : saldırı
iftira : yalan yere birisini suçlu göstermek, birisine suç atmak
imha etmek : yok etmek
inâyet : Allah’tan gelen yardım, ihsan, iyilik
inşaallah : Allah’ın izniyle
işârât : işaretler, belirtiler
iştiyak : arzu, istek
kat’î : kesin olarak
kat’iyen : kesinlikle
kudret-i ezelî : bir başlangıcı olmayan ve ezelden beri var olan Allah’ın kudreti
lûtuf : iyilik, ihsan, bağış
mensup olmak : bağlı olmak, üye olmak
misâl : örnek
mu’cize-i kübra : en büyük mu’cize
mukaddes : her türlü çirkinlik ve eksiklikten arınmış
mü’min : iman etmiş, inanan
mübarek : bereketli, hayırlı
nasip : kısmet
nişan : alâmet, işaret
nur-u Kur’ân : Kur’ân’ın nuru
râbıta-i diniye : din bağı, aynı dinden olmaktan kaynaklanan bağ
rıza-yı İlâhî : Allah’ın rızası, hoşnutluğu
risale : mektup; Risale-i Nur’dan her bir bölüm
saadet : mutluluk
Sultan-ı Zülcelâl : sonsuz haşmet ve büyüklük sahibi sultanı olan Allah
şer : kötülük, zarar
tahakkuk eden : gerçekleşen
takdirkârâne : takdir edercesine, beğenerek
taltif : iyilik ve güzellikle muamele etmek
tefsir-i nuranî : nurlu tefsir
uhrevî : âhirete ait
uhuvvet-i İslâmiye : İslâm kardeşliği
vesîle : sebep, bahane, vasıta
Yükleniyor...