Aziz, sıddık kardeşlerim; Bu kaza-i İlâhînin adalet-i kaderiye noktasında, yeni talebelerden bir kısım zâtların sırr-ı ihlâsa muvafık olmayan dünya cihetini de Risale-i Nur ile arzu etmesinden, bazı menfaatperest rakipleri karşısında bulup, yirmi beş sene evvel aslı yazılan ve sekiz sene zarfında bir iki defa elime geçen ve aynı vakitte kaybettirilen Beşinci Şuâ benden uzak bir yerde ele geçmesiyle, o hoca bozması gibi kıskançlar, onunla adliyeyi evhamlandırdılar. Aynı vakit, benim arzu ettiğim yeni harflerle Miftahu’l-İman mecmuası yerine Ayetü’l-Kübrâ muvafakatım olmadan tab olması ve nüshaları gelmesi hükümete aksetmiş, iki mes’ele birbiriyle karıştırılmış. Güya Kanun-u Medeniyeye karşı o Beşinci Şuâ tab edilmiş diye, ehl-i garaz, bir habbeyi yüz kubbe yaparak gadren bizleri şu çilehaneye soktu. Fakat kader-i İlâhî ise, menfaatimiz için buraya sevk etti ve eski zamanlarda ihtiyarî çilehanelerin sevap noktasında çok fevkinde sevapdar etmek sırrıyla, bizi, ihlâs dersini tam almak ve hakikaten kıymetsiz olan dünya umuruna karşı alâkalarımızı tâdil etmek için yine medrese-i Yusufiyeye çağırdı.

Ehl-i dünya evhamına karşı deriz: Yedinci Şuâ baştan aşağıya kadar imandır; aldanmışsınız. Ve gayet mahrem tutulan ve şiddetli taharrîlerde bizde bulunmayan ve aslı yirmi sene evvel yazılan Beşinci Şuâ bütün bütün ayrıdır. Biz, bunun değil tab’ına, belki bu zamanda hiç kimseye göstermesine razı olmamakla beraber, orada doğru çıkmış bir ihbar-ı gaybîdir, mübareze etmiyor.
• • •
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On İkinci Şuâ / Sonraki Risale: On Dördüncü Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

Ayetü’l-Kübrâ : en büyük delil; Yedinci Şuâ
çilehane : çile yeri
ebed : sonsuzluk
ebedî : sonu olmayan, sonsuz
ehl-i dünya : dünyaya dalıp, âhireti düşünmeyenler
ehl-i garaz : kötü niyetliler
evham : kuruntu, asılsız şüphe
fevkinde : üstünde
gadren : zulmen
gam : sıkıntı, üzüntü
gayet : son derece
hakikaten : gerçekten
ihbar-ı gaybî : gaybî haberler; gelecekteki olaylara ilişkin verilen haberler
ihlâs : ibadet ve davranışlarda sadece Allah rızasını gözetme; samimiyet
ihtiyarî : isteğe bağlı, iradeyle yapılan
imha etmek : yıkıp yok etmek
inşaallah : Allah izin verirse
kader-i İlâhî : Allah’ın meydana gelecek hâdiseleri olmadan önce takdir etmesi, plânlaması
kanaat : görüş, inanç
Kanun-u Medeniye : Medenî Kanun
kudsî : mukaddes, kutsal
küfr-ü mutlak : tam bir küfür, inkâr ve inançsızlık; hiçbir kutsal değere inanmama tarzında dinsizlik
mahrem : gizli olan, herkese söylenmeyen, gizli sır
mecmua : kitapçık
medrese-i Yusufiye : Hz. Yusuf’un (a.s.) hapiste kalmasına benzetilerek, iman ve Kur’ân hizmetinden dolayı tutuklananların hapsedildiği yer mânâsında hapishane
Miftahu’l-İman : Risale-i Nur Külliyatı’ndan iman hakikatlarine ilişkin bazı konuları içeren eser
muvafakat : müsaade, izin
muvakkat : geçici
mübareze etmek : karşı koymak, mücadele etmek
suret : biçim, şekil
şakirt : talebe, öğrenci
şuâ : ışık kaynağından çıkan ışık telleri; ışın
tab’ : baskı, basma
tâdil etmek : düzeltmek, ıslah etmek
taharrî : araştırma, inceleme
teessüf etmek : eseflenmek, üzülmek
umur : işler
zarfında : içinde
Yükleniyor...