بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ 1

Bayramınızı tekrar tebrikle beraber, sureten görüşemediğimize teessüf etmeyiniz. Bizler hakikaten daima beraberiz; ebed yolunda da inşaallah bu beraberlik devam edecek. İmanî hizmetinizde kazandığınız ebedî sevaplar ve ruhî ve kalbî faziletler ve sevinçler, şimdiki geçici ve muvakkat gamları ve sıkıntıları hiçe indirir kanaatindeyim. Şimdiye kadar, Risale-i Nur şakirtleri gibi çok kudsî hizmette çok az zahmet çekenler olmamış.

Evet, Cennet ucuz değil. İki hayatı imha eden küfr-ü mutlaktan kurtarmak, bu zamanda pek çok ehemmiyetlidir. Bir parça meşakkat olsa da şevk ve şükür ve sabırla karşılamalı. Madem bizi çalıştıran Hâlıkımız Rahîm ve Hakîmdir; başa gelen herşeyi rıza ile, sevinçle, rahmetine, hikmetine itimatla karşılamalıyız.

Kahraman bir kardeşimiz, Âyetü’l-Kübrâ meselesinde bütün mes’uliyeti kendine alıp, Hizb-i Kur’ân’ı ve Hizb-i Nur’u ve kalemiyle kazandığı fevkalâde uhrevî şeref ve fazilete istihkakını tam göstermiş, beni derin sevinçlerle ağlatmış. Ve Yedinci Şuâ olan Âyetü’l-Kübrâ tam nazar-ı dikkati celb ederek ileride ona lâyık bir fütuhatı ihzar etmek hikmetiyle ona gelen bu muvakkat müsadere, o kardeşimizin ve rüfekasının hizmetlerini ve masraflarını zayi etmeyecek, inşaallah daha parlattıracak diye rahmet-i İlâhiyeden bekleriz.

Sizi bütün dualarında 2 اَجِرْنَا وَارْحَمْنَا وَاحْفَظْنَا gibi bütün mütekellim-i maalgayr sigalarında bilâistisna dahil edip, kesretli cesetler ve birtek ruh hükmünde şirket-i mâneviyemizin düsturlarıyla çalışan ve sizin sıkıntınızla sizden ziyade alâkadar olan ve şahs-ı mânevînizden himmet ve medet ve sebat ve metanet ve şefaat bekleyen,
Kardeşiniz
Said Nursî

• • •

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Her türlü kusur ve noksandan uzak olan Allah’ın adıyla.
2 : “Bizi kurtar. Bize merhamet et. Bizi muhafaza et.”
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On İkinci Şuâ / Sonraki Risale: On Dördüncü Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

alâkadar : alâkalı, ilgili
Âyetü’l-Kübrâ : en büyük delil; Yedinci Şua
azm ü cezmetmek : kesin karar vermek, yemin etmek
bilâistisna : istisnasız
celb etmek : kendine çekmek
düstur : kâide, kural
fazilet : değer ve üstünlük
fevkalâde : olağanüstü, çok güzel
fütuhat : fetihler, zaferler
hâdise : olay
Hakîm : hikmet sahibi; herşeyi hikmetle, belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde yaratan Allah
Hâlık : her şeyi yaratan Allah
hikmet : fayda, gaye; herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde yaratılması
himmet : ciddi gayret, yardım
ihzar etmek : hazırlamak
inşaallah : Allah izin verirse
istihkak : lâyık olma, hak etme
itimat : güven, güvenme
kat’î : kesin olarak
kesretli : çok sayıda
medet : yardım
mes’uliyet : sorumluluk, yükümlülük
meşakkat : güçlük
metanet : sağlamlık, kararlılık
muvakkat : geçici
müsâdere : el koyma
mütekellim-i maalgayr : birinci çoğul şahıs, biz
nazar-ı dikkat : dikkatle bakış
Radıyallahu Anh : “Allah ondan razı olsun”
Rahîm : merhametli; rahmetinin çok özel tecellîleri olan ve sonsuz şefkat ve merhamet sahibi Allah
rahmet : İlâhî şefkat, merhamet ve ihsan
rahmet-i İlâhiye : Allah’ın merhamet ve şefkati
rızâ-i kalb : kalb hoşnutluğu
rüfeka : arkadaşlar
sebat : kararlılık
selâmet : güven, esenlik
sîga (gr.) : fiil çekiminde kalıp, kip
şahs-ı mânevî : belli bir kişi olmayıp bir cemaatten meydana gelen mânevî kollektif şahıs
şirket-i mâneviye : mânevi şirket, ortaklık
uhrevî : âhirete dair
yâ Rab : ey varlıkları terbiye edip egemenliği altında bulunduran Allah’ım
zayi etmek : kaybetmek, boşa çıkarmak
ziyade : çok
Yükleniyor...