Evvelâ: Ürkütmek ve korkutmak ve o mesleğin su-i istimâlatını göstermek.

Ve saniyen: O mesleğin erkânlarının ve müntesibîninin kusuratlarını teşhir etmek.

Ve salisen: Maddiyun felsefesinin ve medeniyetinin câzibedar sefahet ve uyutucu lezzetli zehirleriyle ifsad etmekle mâbeynlerinde tesanüdü kırmak ve üstadlarını ihanetlerle çürütmek ve mesleklerini fennin, felsefenin bazı düsturlarıyla nazarlarından sukut ettirmektir ki, Nakşîlere ve ehl-i tarîkate karşı istimâl ettikleri aynı silâhla bizlere hücum ettiler, fakat aldandılar. Çünkü, Risale-i Nur’un meslek-i esası, ihlâs-ı tam ve terk-i enâniyet ve zahmetlerde rahmeti ve elemlerde bâki lezzetleri hissedip aramak ve fâni ayn-ı lezzet-i sefihânede elîm elemleri göstermek ve imanın bu dünyada dahi hadsiz lezzetlere medar olmasını ve hiçbir felsefenin eli yetişmediği noktaları ve hakikatleri ders vermek olduğundan, onların plânlarını inşaallah tam akîm bırakacak. Ve meslek-i Risale-i Nur ise tarîkatlere kıyas edilmez diye onları susturacak.

Bir lâtife: Bu sabah, yanımdaki jandarma koğuşundan biri beni çağırdı, pencereye çıktım.

Dedi: “Bizim kapımız kendi kendine kapandı. Ne yapıyoruz, açılmıyor.”

Ben de dedim: “Size işarettir ki, nöbettar olduğunuz ve üstlerinden kapı kapattığınız adamlar içinde sizin gibi mâsumlar var. Hattâ on seneden beri görmediğim bir kardeşimle bir dakika görüşmek bahanesiyle bana ihanet ve başka bahaneyle dış kapımızın ikincisini dahi kapadılar. Onun cezası olarak sizin kapınız dahi kapandı.”
Said Nursî

• • •
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On İkinci Şuâ / Sonraki Risale: On Dördüncü Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

akîm : neticesiz, sonuçsuz
ayn-ı lezzet-i sefihâne : yasak zevk ve eğlencelerde bulunan lezzetin kendisi
aziz : çok değerli, izzetli
bâki : devamlı, kalıcı
düstur : kâide, kural
ehl-i tarîkat : tarîkata mensup olanlar
elem : acı, keder
elîm : acı ve sıkıntı veren
fâni : geçici, ölümlü
hadsiz : sayısız, sınırsız
heyet : genel yapı, meclis
ihlâs-ı tam : tam bir ihlâs, samimiyet
ilâ âhir : sonuna kadar
inşaallah : Allah izin verirse
istikbal : gelecek
istimâl etmek : kullanmak
lâtife : güzel ve ince mânâ
medar : kaynak, vesile
meslek-i esas : esas mesleği
meslek-i Risale-i Nur : Risale-i Nur’un mesleği
mübarek : bereketli, hayırlı
müddeiumumî : savcı
mümessil : temsilci
nazar : bakış, dikkat
nöbettar : nöbetçi
pusula : not kağıdı
rahmet : İlâhî şefkat, merhamet ve ihsan
sıddık : çok doğru ve bağlı
sukut ettirmek : düşürmek, alçaltmak
şahs-ı mânevî : belli bir kişi olmayıp bir topluluktan meydana gelen mânevî kişi, topluluk
tahakkuk : gerçekleşme
tarîkat : tasavvufta Allah’a ulaştıran yol
tecrid : ayırma, yalnız başına bırakma
terk-i enâniyet : benliği, enâniyeti terk etmek
vuku bulmak : meydana gelmek
zerafet : incelik, zariflik
Yükleniyor...