Risale-i Nur bu hâdisede daha parlak fütuhatı hâkim dairelerde bulunmasından, şimdiki muvakkat tevakkuf bizi meyus etmez ve etmemeli. Ve Âyetü’l-Kübrâ’nın tab’ı sebebiyle müsaderesi onun parlak makamına nazar-ı dikkati her taraftan ona celb etmesine bir ilânname telâkki ediyorum. 1 رَبَّنَا اَتْمِمْ لَنَا نُورَنَا وَاغْفِرْ لَنَا âyetini şimdi okudum. 2 وَاغْفِرْ لَنَا cümlesi tam tamına bin üç yüz altmış iki eder. Bu senenin aynı tarihine tevafuk eder ve bizi çok istiğfara davet ve emreder ki, nurunuz tamam olsun ve Risale-i Nur noksan kalmasın.
• • •

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ 3

Aziz, sıddık kardeşlerim; Bu eski ve yeni iki medrese-i Yusufiyedeki şiddetli imtihanda sarsılmayan ve dersinden vazgeçmeyen ve yakıcı çorbadan ağızları yandığı halde talebeliğini bırakmayan ve bu kadar tehacüme karşı kuvve-i mâneviyesi kırılmayan zâtları ehl-i hakikat ve nesl-i âti alkışlayacakları gibi, melâike ve ruhâniler dahi alkışlıyorlar diye kanaatim var. Fakat içinizde hastalıklı ve nazik ve fakirler bulunmasıyla, maddî sıkıntı ziyadedir. Ve buna karşı da herbiriniz herbirisine birer tesellici ve ahlâkta ve sabırda birer nümune-i imtisal ve tesanüd ve taltifte birer şefkatli kardeş ve ders müzakeresinde birer zeki muhatap ve mücîp ve güzel seciyelerin in’ikâsında birer âyine olmanız, o maddî sıkıntıları hiçe indirir diye düşünüp ruhumdan ziyade sevdiğim sizler hakkında teselli buluyorum.

Yüz yirmi yaşında bulunan Mevlânâ Hâlid’in (k.s.) cübbesini size birgün göndereceğim. O zât onu bana giydirdiği gibi, ben de onun namına sizin herbirinize teberrüken giydirmek için hangi vakit isterseniz göndereceğim. Yeni geldiğimiz zaman çiçek aşısı doktoru beni aşıladı. O kolum çıban oldu ve şişti. O şiş aşağıya iniyor, beni yatırmıyor, abdestte sıkıntı veriyor. Acaba benim vücudum aşıya gelmez veyahut başka bir mânâ var. Yirmi sene evvel beni Ankara’da aşıladılar. Şimdiye kadar o aşı yeri ara sıra işliyor, rahatsızlık veriyor. Bu da öyle olmasın diye hatırıma geldi. Sizde nasıl?
Said Nursî

• • •

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Ey Rabbimiz, nûrumuzu tamamla ve bizi bağışla.” Tahrîm Sûresi, 66:8.
2 : “Bizi bağışla”. Tahrîm Sûresi, 66:8.
3 : Her türlü kusur ve noksandan uzak olan Allah’ın adıyla.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On İkinci Şuâ / Sonraki Risale: On Dördüncü Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

Âyetü’l-Kübrâ : en büyük delil; Yedinci Şua
aziz : çok değerli, izzetli
celb etmek : çekmek
ehl-i hakikat : doğru ve hak yolda olan kimseler
fütuhat : fetihler, zaferler
hâkim : hükmeden, yüce, yüksek,
ilânname : duyuru
in’ikâs : yansıma, aksetme
istiğfar : af dileme, tevbe
kanaat : görüş, fikir
kuvve-i mâneviye : mânevi güç, moral
medrese-i Yusufiye : Hz. Yusuf’un (a.s.) hapiste kalmasına benzetilerek, iman ve Kur’ân hizmetinden dolayı tutuklananların hapsedildiği yer mânâsında hapishane
melâike : melekler
meyus : ümitsiz
muvakkat : geçici
mücîp : istenileni yapan, teklifi kabul eden
müsâdere : bir otorite tarafından el konma, elden alınma
müzakere : karşılıklı fikir söyleme, görüşme
nam : ad
nazar-ı dikkat : dikkatli bakış
nesl-i âti : gelecek nesil
nümune-i imtisal : örnek alınacak model
ruhânî : maddî yapısı olmayan ruh âlemine ait varlık
seciye : huy, karakter
sıddık : çok doğru ve bağlı
tab’ : baskı, basma
taltif : iyilik ve güzellikle muamele etmek
teberrüken : bereket vesilesi olarak
tehacüm : hücum etme
telâkki etmek : kabul etmek
tesanüd : dayanışma
tevafuk : uygunluk, denk gelme
tevakkuf : durma, duraklama
ziyade : çok
Yükleniyor...