Sizin tahliyeniz bu hakikate zarar vermez; fakat benim beraetim, zarardır. Umum âlem-i İslâmı alâkadar eden bir hakikatin hatırı için değil yalnız dünya hayatını, belki lüzum olsa uhrevî hayatımı ve saadetimi dahi ehl-i imanın Risale-i Nur ile saadetleri için feda etmeyi nefsim de kabul ediyor.

• • •
 

Burada başı yazılmayan zelzele hâdisesinin mâba’di Hüsrev’in mektubunda: Daha sonra başka bir gazetede, tamamlayıcı ve hayret verici şu malûmatları gördüm: “Zelzeleden evvel kediler, köpekler üçer beşer olarak toplanmışlar, sessiz olarak, düşünceli gibi alık alık birbirine bakarak bir müddet beraber oturmuşlar, sonra dağılmışlar. Gerek zelzele olurken ve gerekse olmadan evvel veya olduktan sonra bu hayvanlardan hiçbiri görülmemiş; kasabalardan uzaklaşarak kırlara gitmişler. Bir garibi de şudur ki: Bu hayvanlar isyanımızdan mütevellid olan başımıza gelecek felâketleri lisan-ı halleriyle haber verdiklerini yazıyorlar da biz anlamıyoruz” diyerek taaccüp ediyorlar.

İşte Bediüzzaman’ın uzun senelerden beri “Zındıklar Risale-i Nur’a dokunmasınlar ve şakirtlerine ilişmesinler. Eğer dokunurlarsa ve ilişirlerse, yakınında bekleyen felâketler, onları yüz defa pişman edecek” diye Risale-i Nur ile haber verdiği yüzler hâdisat içinde, işte zelzele eliyle doğruluğunu imza ederek gelen dört hakikatli felâket daha... Cenâb-ı Hak bize ve Risale-i Nur’a taarruz edenlerin kalblerine iman, başlarına hakikati görecek akıl ihsan etsin. Bizi bu zindanlardan, onları da felâketlerden kurtarsın. Âmin.

Hüsrev

• • •

Aziz, sıddık kardeşlerim ve musibet arkadaşlarım; Sizin içinizde mübarek âlimler ve âlicenap müdebbirler ve hâlis fedakâr şakirtler bulunmasından büyük bir itimatla size güveniyordum ki, kuvvetli ve dessas ve kesretli düşmanlarımıza karşı vahdetinizi ve tesanüdünüzü muhafaza edeceksiniz diye istirahat ederdim, sizinle meşgul olmazdım. Birkaç noktayı beyan etmek lüzum oldu.

« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On İkinci Şuâ / Sonraki Risale: On Dördüncü Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

alâkadar : alâkalı, ilgili
âlem-i İslâm : İslâm dünyası
âlicenap : yüksek ahlâk sahibi
âmin : “Allahım kabul eyle”
aziz : çok değerli, izzetli
beraet : temize çıkma, suçsuz olduğunun anlaşılması
beşer : insanlık
beyan : açıklama
Cenâb-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan sonsuz şeref ve yücelik sahibi Allah
dessas : hilebaz, aldatıcı
ehl-i iman : Allah’a inananlar, mü’minler
hâdisat : hadiseler, olaylar
hakikat : asıl, gerçek, doğru
hâlis : içten, katıksız, samimi
ihsan etmek : ikram etmek, bağışlamak
istirahat : rahatlama, dinlenme
itimat : dayanma, güvenme
kesretli : çok sayıda
lisan-ı hal : hal dili
mâba’di : sonrası, sonraki
malumât : bilgiler
muhafaza : koruma
musibet : belâ, dert, felâket
mübarek : bereketli, hayırlı
müdebbir : idare eden, çekip çeviren
mütevellid : doğan, ortaya çıkan
saadet : mutluluk
sıddık : çok doğru ve bağlı
şakirt : talebe, öğrenci
taaccüp etmek : hayret etmek, şaşırmak
taarruz etmek : saldırmak
tahliye : serbest bırakılma
tesanüd : dayanışma
uhrevî : âhirete ait
umum : bütün
vahdet : birlik
zelzele : deprem, sarsıntı
zındık : dinsiz
Yükleniyor...