Meselâ, sûreleri tâdâd ederken, yirmi beşinciye geldiği vakit diyor ki:
بِحَقِّ تَبَارَكَ ثُمَّ نُونٍ وَسَاۤئِلٍ - وَبِسُورَةِ التَّهْمِيزِ وَالشَّمْسُ كُوِّرَتْ

وَبِالذَّارِيَاتِ ذَرْوًا وَالنَّجْمِ اِذَا هَوَى - وَبِاِقْتَرَبَتْ لِىَ اْلاُمُورُ تَقَرَّبَتْ

وَبِسُوَرِ الْقُرْاٰنِ حِزْبًا وَاٰيَةً - عَدَدَ مَاقَرَأَ الْقَارِى وَمَا قَدْ تَنَزَّلَتْ

فَاَسْئَلُكَ يَا مَوْلاَىَ بِفَضْلِكَ الَّذِى - عَلٰى كُلِّ مَا اَنْزَلْتَ كُتْبًا تَفَضَّلَتْ
1
İşte bu fıkralarda Eskişehir Ağırceza Mahkemesini hayrette bırakan ve üstünde gözle görünen bir kerametiyle ve kıyamet ve haşri ispat eden harika hüccetleriyle iştihar eden Yirmi Dokuzuncu Söze Hazret-i İmam-ı Ali (radıyallahu anh), zikir ve tâdâd ettiği sûrelerin yirmi dokuzuncu mertebesinde وَالشَّمْسُ كُوِّرَتْ ile ona işaret eder. Çünkü, kıyamet kopmasından gayet dehşetli haber veren 2 اِذاَ الشَّمْسُ كُوِّرَتْ sûresine tam mutabık bir surette, o Yirmi Dokuzuncu Söz, kıyametin ve harab-ı âlemin ve mevt-i dünyanın ve hayat-ı âhiretin ve ihyâ-yı emvâtın kat’î hüccetlerini beyan ederken, bu sûrenin dehşetli tasvirini zikretmesi, hem mânâda, hem yirmi dokuzuncu mertebede tetabukları o işareti ispat eder.

Hem, tahavvülât-ı zerratta boğulan maddiyyunları susturan ve zerrâtın tahavvülâtı ve harekâtını, vazife ve intizamlarını emsalsiz bir tarzda ispat eden “Otuzuncu Söz” nâmındaki Zerrat Risalesine Hazret-i İmam-ı Ali (radıyallahu anh), otuzuncu mertebede وَبِالذَّارِيَاتِ ذَرْوًا kasemiyle ona işaret eder.

Evet, bu işarette lâfzan ve sureten sûre-i 3 وَالذَّارِيَاتِ ذَرْوًا ve Risale-i Zerrat, birbirine müşabehetle beraber, mânâ cihetiyle dahi münasebet var.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Tebareke, Nûn, Mearic, Hümeze, Tekvir, Zariyat ve Necm Sûrelerinin hakkı için ve Ikterabet (Kamer) Sûresinin hakkı için, bütün işler bana yaklaşmış oldu. Hizb hizb, âyet âyet Kur’ân sûrelerinin hakkı için, bunları okuyanın okumaları adedince ve nazil olan âyet ve sûreler sayısınca, indirdiğin bütün faziletli kitapların faziletleri hakkı için ey Rabbim, Senden yardım diliyorum.
2 : “Güneş dürülüp toplandığında.” Tekvir Sûresi, 81:1.
3 : “Yemin olsun esip savuran rüzgâra.” Zâriyât Sûresi, 51:1.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Birinci Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

beyan etme : açıklama, anlatım
harab-ı âlem : âlemin yıkılıp bozulması
harekât : hareketler, davranışlar
haşr : insanların öldükten sonra tekrar diriltilip Allah’ın huzurunda toplanması
hayat-ı âhiret : âhiret hayatı, öldükten sonraki hayat
hüccet : kesin kanıt, delil
ihyâ-yı emvât : ölülerin Allah tarafından tekrar diriltilmesi
intizam : düzen
iştihar etme : şöhret bulma
kasem : yemin
keramet : Allah’ın bir ikramı olarak, Onun sevgili kullarında görünen olağanüstü hal ve fiiller
kıyamet : dünyanın sonu, varlığın bozulup dağılması
lâfzan : ifade olarak
maddiyyun : materyalistler, her şeyi madde ile açıklamaya çalışanlar
mevt-i dünya : dünyanın ölümü
mutabık : uygun
nâmındaki : adındaki
Radıyallahu Anh : “Allah ondan razı olsun.”
Risale-i Zerrat : Zerre Risalesi; Otuzuncu Söz
suret : biçim, görünüş
sureten : görünüş itibarıyle
tâdâd etme : sayma, sayıp dökme
tahavvülât : başkalaşma ve bir halden diğerine dönüşme
tahavvülât-ı zerrât : atomların değişim, dönüşüm ve hareketleri
tasvir : canlandırarak anlatma, ifade etme
tetabuk : iki şeyin birbirine uygunluğu
zerrât : atomlar, en küçük parçalar
zikir : anma
zikretme : anma, belirtme
Yükleniyor...